Sürgün
Yeryüzü bana mescit
Kılındığından beri, Tüm dünya benim yurdum. Adem sürülmeden önce, Yurdumdan ilk ben sürüldüm. Sürgündüm zamansız ve mekansız, Sürgündüm ben kalubeladan beri. İlk beni vurdular, ilk ben öldüm, İlk benim kanım bulaştı, Kardeş eline. İlk ıslanan ben oldum tufanda, İlk binen bendim Nuh’un gemisine. İlk ben şahit oldum, Bir evladın gark olması, İsyan denizine. Bendim gagasında, Zeytin dalıyla dönen güvercin. İlk ben vardım Cudi’nin tepesine, Yeminler edildi incir ve zeytine... İbrahim ateşe atılırken, Bendim Nemrud’un karşısına, Korkusuzca dikilen. Bendim firavunu helak eden sinek! Bendim mağaradaki örümcek! Bendim Nemrud’un ateşine, Su taşıyan serçe! Bendim zalimin yakasına Yapışan çelikten pençe. Bendim Mekkeli yetime gölge yapan bulut... Bendim Musa gibi yetişen, Firavun saraylarında. Bendim Yusuf gibi Sultan olan, Mısır zindanlarında. Bendim İbrahim’in elindeki balta, Putları kıran param parça... Terler avuçları cengaverlerin, Zülfikarın gümüş kabzasında. Kılıçlar çiçeklenir, Tağutun haram boynunda. Bize yurt mu var, Cenk meydanlarından başka. Bize yurt mu var, Secdeye vardığımız yerden başka. Bize yol mu var, Sıratı Müstakime giden yoldan başka... Şükrullah YAVUZER |