Ölüler Konuşmaz
"Mavi mi beyaz mı?" diye sordu çocuk
Beyaza bakıyordu, görmeyen iki gözüyle. Kendimden biliyordum; Görmediğin zaman, renklerin en güzeli en başta olandır. Kuvvetli adımlarının sesi, Karanlık beynimde arş-ı alayı titretiyordu Gökyüzü melekleri hüzün yüklenmiş .../Dokunsan kusacak öfkesini. Bulutlar karanlığı resmediyor, İki olasılıktan biri, gücüme gidiyor. Ya hüküm sürecekti kin, Ya kopacaktı fırtınası, dili tutulmuş sessizliğin. Mezarı başında bir soğuk taş, Taşında bir al yazma bağlı, Ölsem de, değişmez bu düzen derdin, Neyin değişmesini bekliyordun ki? ..../ düzenin değişmesiyle neydi derdin? Hadi canim, hadi sen işine bak artık! Öldün sen, unutma! Pervasızca hesaplaşma benimle, Ölenler duymaz ki müziği, ışığı görmez ki, Nerede nefret ettiğin şarkı varsa, onu çalıyorum ..../Başucunda Gece yeşil patikada yolumu görseydin Dudaklarındaki mühür işlemezdi demir ayaklarıma Kapanma diyordu ayaklarıma Parmak aralarıma doluşuyordu Mezarının toprağı. Cam çivisiyle tabutuna, yedi tahta çakmışlar, Gün görmemiş solucanlar, dolmuş boşluklarına. İki olasılıktan birinin dişi kırılmış Biri, kalmış göğüs boşluğumda. İçime işlemeyen, içinin sindiği ihanetten kalan, Göğüs boşluğuma, yüzünü kapatıyorum. Mezarının başucunda. Demir parmaklıklar sarmaladım dudaklarıma. Dikenli telle çevirdim, her hücremi. Bana seni çağıran hücrelerimi kansere çevirdim. Yine de yok edemedim varoluşlarını. Ayağım yerden kesilse, Geçer miydi boynumdan veballerin. Kanımı içtiğin altun şarap kadehlerinden, dökülür müydü sözcükler? Düşüncelerime sesleniyorum! Tanrım, delirdim mi, nedir bu çılgın şiirler? Öyle zamanlarda kaldım ki, tavla tahtasının tam kıyısındaki düşeş zarlar gibi; Gözlerimdeki rengi soluk, sökülmüş, kışlık yün hırka gibi.. Yokluğundan, varlığın daha büyük bir zarar gibi... Düşüncelerime sesleniyorum!! Neydi senin benimle derdin? Yüzüme baka baka; "şimdi sus!" derdin. Şimdi sustum. Bir sırrım yok artık. Günahım da uluorta! Vebalim de! Senin olsa bütün bunlar. Benden sana ölümünün yıldönümünde hediye! Cesedin gibi solsa, çürüse! Çürüdükçe, parlayan bir ateş gibi karanlığın ortasında. Mezarına su döksem, çiçek açar mıydı? Hayır Tanrım! hayır. Bu topraktan en fazla, ayrık otu yeşerir. Diğer otlardan ayrılır o da Senin benden ayrıldığın gibi... Nefretimi kussam mezarının başında ....../toprağa yazık! O seni nereye kusacak, nerden bilsin? Deniz kıyısı da değil üstelik, Dalga vursa da, kendime gelsem. Düşüncelerimin utanmazlığını ...../Yüzüme vursa Yüzüme vursa da, kendime gelsem! Senden adım adım, kendime doğru gelsem. Sonra yatsam mezara, dizlerimi karnıma çeksem. Bir kaç damla süzülenle, yeşerir mi acaba, Bir şiirin son dizesi? Senden de ziyade... Tamam, şimdi sus! Sen de ölüsün! Ölüler konuşmaz, Duymaz da; Ya sen ölü değildin, ya da ben sağır. Hadi şimdi git! Ödeşsin ruhumun kanat sesleri... Ödeşsin artık senin yokluğunla dilemma 25.10.2022 Ankara |
*** ÖLÜLER KONUŞMAZ *** şiirini, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı içtenlikle KUTLUYORUM...