Benim Sana Üşümelerim
Uzaklara, kimsesizler mezarlığına defnediyorum,
İçindeki sen ile birlikte, kalbimi.. Bir sihirbazın üzerindeki Dışı siyah, içi kırmızı, ipek bir pelerinin rüzgarla dans etmesi, Açığa çıkarıyor, büsbütün sana üşümelerimi.. Taş bir köşk var rüyamda, Ilık bir rüzgar esiyor ve verandadan beyaz tüller uçuş uçuş Şövalemdeki tuvali sarıyor... İçeriden yükselen bir piyano sesi, Yalnızlık, ezgileriyle şarkı söylüyorken, beyaz elbisem; Açığa çıkarıyor, büsbütün sana üşümelerimi... Ruhumun en ücrasında, Yetim bir çift göz; benden medet umarken; En gaddar cellatlara teslim ediyorum aşkı... Ne bıçak, ne kör kurşun... Ben gelenekselciyim, giyotinle vursunlar aşkın başını! İdamı izlemek için, toplanan kalabalık, Açığa çıkarıyor, büsbütün sana üşümelerimi... Ne üzeri, çadırla kaplı, eski sokak aralarına kurulan Pazar tezgahlarında, Ne de merdivenleri sonsuzluğa ulaşan, Büyük kütüphanelerin raflarında bulamıyorken, Aniden karşıma çıkıyor, Kaldırım kenarında, Üstü başı tozlu, Eli yüzü, yediği çikolatadan kalma suç izlerini barındıran bir çocuğun, Yüzündeki korkuda rastlıyorum, vicdan azabıma... Bu azap; açığa çıkarıyor, büsbütün sana üşümelerimi.. Ben sana, öyle çok üşüdüm ki sevgilim, Cehennem ateşiyle ısınabilirim diye ancak; Şimdi her gün, bir küçük günah işliyorum, Morarmış parmaklarımla; Sana her gün, küçük küçük sövgüler yazıyorum, H harfinin, klavyeden düştüğü daktilomda... Daktilom, açığa çıkarıyor, büsbütün sana üşümelerimi... Ankara’nın, puslu gökyüzüne bakıyorum... Ve Ankara’da deniz olmayışının, Coğrafi bir yapı değil de, Burada yaşayan kişilerin, sorumlu tutulduğunu bilmenin utangaçlığıyla, Herkesten gizlediğim evimin, Anıt Tepe’ye bakan minik penceresinden sızan rüzgar; Açığa çıkarıyor, büsbütün sana üşümelerimi.. Kendimi, bir Fransız sanat filminden, çıkmış gibi hissediyorum; Kalabalık caddelerde, hiç konuşmadan yürürken... Ayağımda topuklu ayakkabı, Üzerimde, açık kahverengi bir pardösü ile hızlı adımlar atıyorum, Yüzümde, akmış bir makyaj ve dağılmış saçlarımla, Bir otel odasında, senin hayalinle sevişirken, Yalnızlığıma yakalanınca, Apar topar pardösümü giyip, caddeye çıkmış gibiyim... Gözüme batan rimel kalıntısı; Açığa çıkarıyor, büsbütün sana üşümelerimi... Ortaköy’den kalkan vapurun peşinden, Bir lokma simit kapabilmek için, Uçuşan martılar gibiyim, aşkın peşinde... Afrika’nın siyahi, aç, çocukları geliyor sonra gözümün önüne... Bir metal kapta, yemek, ekmek ve su bekler gibi, Senden aşk bekliyorum. Kaburgalarım sayılıyor, güneşin kavurduğu, Bafra Körfezi civarlarında.. Kudüs’ten yükselen ezan sesi; Açığa çıkarıyor, büsbütün sana üşümelerimi .. Nedeni yok biliyorum... Müebbet yalnızlığıma , şiirler yazıyorum. Acı çeken ruhum, kalbimi arıyor Ve taziye sonrası, kendi mukabelemi okutuyorum içimden. Kırık Arapçasıyla, dua okuyan, Bir gözü mutfaktan gelecek tabaklarda olan kadın; Açığa çıkarıyor, büsbütün sana üşümelerimi.. Artık ruhumun yoldaşı, dimağımın suç ortağı, Duygularımın sürgün yeri, Senin hiç bir katile teslim etmeye kıyamayıp, Ellerinle öldürdüğün KALBİMİ , Mekke’den gelen, Gül suyu ile yıkayıp, pamuklara sarmalayıp, Defnediyorum.. Kavuştuğu toprak, açığa çıkarıyor, büsbütün sana üşümelerimi.. Yüzümdeki huzur dolu gülümsemeden anlıyorum ki, Ben artık, üşümüyorum... Ben artık, sana ve sensizlikte üşümüyordum... dilemma 06.10.2022 Ankara |
titreyen dudaklar da özlem yumağı telaşı
açığa çıkarıyor
enerjisi kesik vuslatı.
ses(n)sizliğin siren seslerin de
uzayıp giderken boşluklar
yalnızlığın vurgun yerinde1
buz dağına düşmüş g/özler
g/özümden
büsbütün açığa çıkıyor, alev alev üşümeler.
günün şiirine ve şairine
Ice sevgiler.