Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen. şiirler serisinin sekizincisi
dünyaya bu kadar düşülmeseydi kalplerimiz rahatlayacaktı belki sevdalarımız olacaktı belki mutluluklarımız olacaktı olmadı beyhudeliğe ayarlı zamanlar takıldı yakalarımıza rozet rozet bitmeyen yollarda kaldı gönüllerimizin sıcaklığı
hep kırık şeylerle avunduk çocuklar gibi hasretler dizildi raflarımıza göz göz mavi, yeşil, sarı ve mor bitimsiz can sıkıntılarımız duygularımız mesafelere serpildi boylu boyunca zamandan kopardılar bizi ilkin hızlı adımlarla yürümeyi akıl edemedik sonra
* efendimiz şimdi himayesinde amcası ebu talib’in amcası son derece merhametli oldukça fakirdi mekke etrafında yayılan sütünden faydalanılan birkaç devesinden başka ne bir mala ne bir mülke sahipti
kalabalıktı aile efradı geçim sıkıntısı vardı o bunlara rağmen dürüstlüğü ve doğru yaşayışıyla kureyşliler tarafından sevilirdi sayılır ve hürmet edilirdi
babasının bu durumunu şu ifadelerle dile getirirdi hz. ali babam, kureyş`in en fakiri fakat ileri gelenlerinden şerefli biriydi halbuki daha önce böyle yoksul olduğu halde bir kimse gelmemişti kavminin ulu kişisi
ebu talib cahiliye devrinin kötülük ve çirkinliklerinden uzaktı mekkenin müşrikleri su gibi içerlerdi içkiyi o, babası abdülmuttalib gibi asla kullanmazdı her haliyle alemlerin efendisini himaye edecek evsaftaydı
ebu talib aynı zamanda kardeşi zübeyr`den kendisine geçen kabe perdedarlığı ve hacılara su içirme hizmetini yürütüyordu hakkıyla ne var ki bu vazifeler fazla masraf gerektirirdi altından dar bütçeyle kalkılacak gibi değildi üç hac mevsiminden sonra kardeşi hz. abbas`a devretti bu görevleri
ebu talib babası gibi candan bağlıydı sevgili peygamberimize yetişmesine son derece dikkat gösterirdi hiç yanından ayırmazdı yeğenini onu da götürürdü her gittiği yere yanıbaşına oturtur bir arkadaş gibi kendisiyle konuşur sohbet ederdi
sofra hazırlanınca görmediğinde efendimizi muhammed`im nerede, çağırın gelsin derdi yeğeninin bulunduğu sofrada çünkü herkes doyarak kalkardı yemek yine de artardı
efendimiz sofrada son derece ciddi hürmetkar bir tavır içinde kurulur kurulmaz saldırmazdı safraya diğer çocuklar gibi o, lokmayı ağzına koymazdı başlamadan büyükleri efendimiz ,açlıktan, susuzluktan şikayet etmezdi dadısı ümmü eymen bu hususiyetini şu ifadelerle dile getirirdi
çocukluğunda resulullah ne açlıktan ne de susuzluktan görmedim şikayet ettiğini efendimiz neşe ve hayat dolu gözlerini pırıl pırıl parlayan temiz bir yüzle açardı sabahları bir yudum zemzem içerdi yemek yedirmek istediğimizde kendisine istemem, karnım tok derdi
mekke ve havalisi şiddetli bir kuraklık ve kıtlık yılı yaşıyordu yağmurun damlası yoktu yerler kup kuru toprak susuzluktan parça parçaydı
kureyşliler başvurdular ebu talibe ey ebu talib kuraklık ve kıtlıktan çoluk çocuğumuz perişan ne olur, bizim için yağmur duasına çıksan ebu talib reddetmedi teklifi ancak yalnız gitmezdi alırdı yanına yeğeni nur muhammed`i çünkü o bereket ve ihsanlara vesileydi
ebu talib efendimizle kabe`ye vardı sırtını bu kutsi mabede dayadı alemlerin sahibine açtı ellerini ve başladı yalvarıp yakarmaya
nur muhammed (a.s.m.) kabe`nin örtüsüne yapışmıştı göğe doğru kaldırmıştı bir parmağını ve az sonra Rahman ve Rahim olan Allah`ın rahmet deryası coştu yağmur bardaktan boşalırcasına döküldü mekke ve halkının üzerine zorlukla atabildiler kendilerini evlerine dolup taştı bir anda vadiler sevinçliydi yüzler ve gözler
ebu talibin hanımı fatıma hatun peygamber efendimize sevgisi ve şefkati sonsuzdu öz evladı gibi seviyordu onu bakımına son derece dikkat ediyordu hatta, onu yedirip doyurmadan çocuklarına bakmıyordu
böylece dürr-i yetime annesiz kalmış olmanın ıstırap ve hasretini çalışıyordu hissettirmemeye sevgili peygamberimiz de fatıma hatuna sevgi ve saygısında etmiyordu hiçbir zaman kusur ömrünün sonuna kadar da unutmadı kendisine yapılan iyiliği
öyle ki fatıma hatun dar-ul bakaya göçtüğünde bugün annem vefat etti diyerek ona karşı olan sevgisini içten sözlerle belirtmişti sonra da çıkararak gömleğini ona kefen yapmıştı kabre inerek bir müddet mezarında uzanmıştı
bu hareketi resul-i ekremin kaçmadı ashabının gözünden şu cevabı verdi sorduklunca ebu talibten sonra fatma anam kadar bana olmadı iyilik eden hiçbiri ahirette, cennet elbiselerinden bir elbise giymesi için kefen yaptım ona gömleğimi ısınması ve alışması için kabre birlikte uzandım oraya kendisiyle
kim tarafından olursa olsun asla unutmazdı kendisine yapılan iyilikleri ve o iyiliklerin altında kalmazdı mukabele ederdi birkaç misliyle resul-i ekremin bu yüksek hasleti bu müstesna sıfatı insanların hidayete ermesine büyük tesir etti
efendimiz ömr-i saadetlerinin onuncu yılında ebu talib’in himayesinde olduğu sırada koyun ve keçilerini gütmek istediğini söyledi onu canı gibi seven amcası önce buna razı olmadı efendimizin şiddetli arzu ve ısrarı çobanlık yapma isteğini kabul etmesini sağladı
ancak fatıma hatun şiddetle karşı koydu bu talebe göz bebeklerinden daha çok kıymet verdikleri alemlerin efendisini yakıcı güneş altında bırakmaya gönülleri nasıl rıza gösterebilirdi ve fakat fahr-i alem efendimiz bu arzusunda kararlı idi fatıma hatunu bunun için ikna ve razı etti
efendimiz, koyun ve keçileri alarak sabahları vadilerde ve tepelerde dalaştırıp otlatmaya başladı hem geçim sıkıntısı içinde ki amcasına hiç olmazsa çoban tutma masrafından kurtarmak için yardımda bulundu bu sayede yalnız başına hem de tefekkürde bulundu derin derin yerleri ve gökleri
seyrediyordu Cenab-ı Hakkın kırda ki her an tazelendirdiği yer ve gök sayfalarını ulvi manzaralarını ruhu onlardan eşsiz bir haz duyuyordu derin bir feyz alıyordu bu vazife aynı zamanda tefessüh etmişti onu bozulmuş cemiyetin yalanlarından hile, dolandırıcılık ve riyasından müflis hayatlarından uzak kalma imkanına kavuşturuyordu efendimiz mübarek ömürlerinin bir senesini koyun gütmekle geçirdi
verildikten sonra nübüvvet vazifesi bir gün kıra çıkmışlardı dostlarıyla merruzahran mevkiinde misvak ağacının yemişini topluyorlardı beraberce gönülleri kucaklayan tebessümüyle şöyle buyurdu
tercih ediniz siz bu yabani yemişlerin karalarını çünkü, en lezzetlisidir siyahı olanları merak ve hayret içindeydi dostları ya resulallah çobanlar bilir bu yemişin iyisini kötüsünü siz de hiç koyun güttünüz mü
nebiyy-i ekrem efendimiz yine ruhları okşayan tebessümüyle hiçbir peygamber yoktur ki koyun gütmemiş olsun ömür defterine tatlı bir hatıra olarak kaydedildi bu koyun gütme hadisesi
resul-i zişan efendimiz bir gün şöyle yad etti musa (a.s.) peygamber olarak gönderildi koyun güderdi davud (a.s.) peygamber olarak gönderildi koyun güderdi ben de peygamber olarak gönderildim ben de kendi ailemin koyunlarını güderdim
şu mübarek sözlerinde bir senelik koyun gütme tecrübesini bulmak mümkün eserini hepiniz çobansınız İdareniz altında bulunanlardan mesulsünüz idaresi altındakilerden mesuldür devlet reisi ailesini gözetip korumakla mükellef ve bundan mesuldür kişi kocasının evinden mesuldür eşi efendisinin malının muhafızıdır ve bundan mesuldür işçi idareniz altında olanlardan hepiniz mesulsünüz
Cenab-ı Hakkın hususi terbiyesi muhafazası altında ömür geçiren alemlerin efendisi amcasının koyunlarını güttüğü sıralarda şöyle anlatmıştır başından geçen bir hadiseyi
ben, cahiliye devri insanlarının işledikleri iki defa yapmaya teşebbüs ettimse de bir şeyi o işten alıkoydu Allah,beni peygamberlik vazifesiyle şereflendirinceye kadar hiçbir kötülüğe teşebbüs etmedim
teşebbüs ettiğim şeye gelince kureyş`ten bir gençle ,bir gece kendi koyunlarımızı otlatıyorduk mekke’nin yukarı taraflarında ben arkadaşıma
koyunlarıma bakarsan, diğer arkadaşlarım gibi bende mekke`ye giderek gece eğlencelerine gece masalları toplantılarına katılmak istiyorum teklifinde bulundum olur, bakarım` dedi arkadaşım
mekke`ye geldim bu maksatla şehrin ilk evinin yanına yaklaştığımda defler, düdük ve ıslıkların çalındığını duydum nedir bu diye sordum filanın oğlu kızıyla evlenmiş filanın düğünleri yapılıyor dediler onların
oturup onları seyre başladım derken Allah, kulaklarımı tıkadı hemen uyuya kaldım ancak sabah güneşinin ışıklarıyla uyanabildim dönüp geldim arkadaşımın yanına ne yaptığımı sordu benden başımdan geçenleri bir bir anlattım olduğu gibi bundan sonra Allah beni böyle şeylere teşebbüs ettirmedi
yerlerde çiçek, göklerde yıldızdı düşlerimiz heyhat, yıldızların düştüğü yere kilitlendi gülüşlerimiz yıldızlarımız kaydı her gece poyrazına tutulduk yıldız yelinin ışıklarımızı yitirdik sensiz
ışığımız körlük, beyazımız karanlık oldu çorak coğrafyalara ekildik bir bir yağmuryağmurbulutlarımız nefes nefes arzularımız göç ettiler yad ellere kül yorgunu göğün tül desenleri arkasında parlayan şafak yıldızlarımız söndü ardı ardınca sensiz
akşam olunca çekilip güneşe geri gider ya hani aydınlık hani göz kapanınca kaybolur ya nurlar aydınlığı da, nuru da aynasız görmeye alıştır kendine yolda kalmamak, kör olmamak için dönülmeyen yolculuklara çıkmadan dön artık
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
yıldızlarımız söndü ardı ardına şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
yıldızlarımız söndü ardı ardına şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
İlgi ile okuyorum bu seri şiirleri. Sevgili Peygamberimizin biyografisi olan dizeler duygulu,dikkat çekici ve harika bir anlatım. Kutlarım değerli şairim,sn.redfer. Selam ve saygımla esenlik dilerim.
akşam olunca çekilip güneşe geri gider ya hani aydınlık hani göz kapanınca kaybolur ya nurlar aydınlığı da, nuru da aynasız görmeye alıştır kendine yolda kalmamak, kör olmamak için dönülmeyen yolculuklara çıkmadan dön artık
Yine çok güzel devam eden serinizi severek takip ediyorum hocam... Emek dolu yürek sesinizi gönülden kutluyor ve alkışlıyorum... Her daim sonsuz saygı ve selamlarımla...
dünyaya bu kadar düşülmeseydi kalplerimiz rahatlayacaktı belki sevdalarımız olacaktı belki belki mutluluklarımız olacaktı olmadı beyhudeliğe ayarlı zamanlar takıldı yakalarımıza rozet rozet bitmeyen yollarda kaldı gönüllerimizin sıcaklığı
Saygıdeğer üstâdım, Bu muhteşem güzellikteki seri şiirleriniz yaklaşan mübarek Mevlid kandili öncesi susayan dudaklarımıza su, bunalan gönlümüze bir ferahlık verdi, Allah râzı olsun inşallah. Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 Sonsuz selam ve saygılarımla. Allah'a emanet olun.
Çok teşekkür ederim . Hoş geldiniz,sefalar getirdiniz. Umarım hoşça vakit geçirdiniz. Sizi ağırlamak bir onurdu bizim için Sağ olun , var olun
Gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, Güzel hayalleriniz bir bir gerçek olsun, Güzel dilekleriniz hep tek tek gerçekleşsin inşaallah
Sevgili Peygamberimizin biyografisi olan dizeler duygulu,dikkat çekici ve harika bir anlatım.
Kutlarım değerli şairim,sn.redfer.
Selam ve saygımla esenlik dilerim.