Kadın Gibi Kadın OlamadıkŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Kurtuluş Savaşı yıllarında kadınlarımızın verdiği onurlu mücadeleyi okuyunca zorlu yılların çileli kadınları bende derin bir iz bıraktı.
Kimi zaman bütün erkekleri öldüğü için açlıktan kırılıyorlardı. Açlık kapıya dayanmak değil kırıp içeri girdiğinde çoluk çocuğu aç olduğu için çaresizlikten ,kimileri buğday tarlalarından başak topluyordu, aralarında kimileri de yoksulluktan üç beş dinara işgal güçlerinin rakı masalarında meze olup gidiyorlardı. Kimi zamanlarda savaşta köylerde erkek olmadığı için, tek başlarına harmanda sapları harman ederken boyunduruğa kendi başını sokan kadınlar,kendileri köle ah çileli kadınlar, kendi küçük dünyalarında gün yüzü görmeden heba olup giden körpe kadınlar. Yokluk içinde boğulurken, düştüğü zebil hayatına için için ağlayan kadınlar. Ama gözlerinden yaş gelmiyordu, yıllardır gidene ayrı, kalana ayrı ve düştüğü duruma ağlamaktan kurumuştu göz pınarları hepsinin. Zorlu zamanların ve her türlü savaşların gerçek kadınlarına selam gönderirken ,birkaç mısra düştü ak sayfalara biz zamane kadınlarına gönlümce . Kadın gibi kadın olup, Kadınca sevmeyi bilemedik. Ne yönümüzü bildik, Nede yolumuzu belirleyemedik ki, Yolumuza güller döşensin. Zamansız ağladık, gereksiz güldük, Gözyaşımız akmayı bilemedi. İnci tanesi şöyle dursun, Dolu döküldü göz pınarlarımızdan. Öyle karanlık ki ruhumuz Güneşin doğuşunu fark edip sevinemedik. Batışından hüzünlenemedik. Ömrümüz tükeniyorken tek tek. Hep almayı öğrendik. Paylaşmak gelmedi işimize. Tebessümü bile ödünç verdik. Susmayı yenilgi, dırdırı ise üstünlük sandık. İşimiz gücümüz var, yoğunuz diye, İşveyi, nazı, cilveyi de Gülüp eğlenip raks etmeyi. Oyunu da bilemedik. Zaptiye gibi hesap sormayı kadın olmaktır sandık. Bir tutunca bir yerinden, Süründürüp yalvartmayı, Tutsak edip bağlamayı, kaçırtmayı, kovalamayı, Kartal gibi tırnak atıp avlanmayı, hüner sandık. Bir bakışın bin kelama bedel olduğunu, Bilemedik, takıldık kaldık plak gibi. Akıllı olup, leb demeden leblebiyi, Nereden gelip nereye gittiğimizi bilemedik. Konuşacak bir şey olmayınca susmanın erdem olduğunu, Anlatınca dinlemeyi, konuşunca dinletmeyi, Sorulunca söylemeyi bilemedik. Doğurmanın ana olmak için yeter olduğunu sandık. Biz olgunlaşırken, ana olmanın fazilet olduğunu, Beraber büyümenin zevkini bilemedik. Acılar karşısında bağrımıza taş basmayı beceremedik, Kocamızın sadece eline baktık, Yüreğinin sesini duyamadık. Kadın olup kadınca adam gibi adamı, Hakkıyla sevmeyi beceremedik. Varı yok, yoğu hepten yok ettik. Çıt kırıldım olduk. Kristal vazo gibi kenarda durduk hep. Ağlamakla sorunları çözeceğimiz sandık. Kırdık, yine de dizlerimize kapandı sevdiklerimiz. Kaşlarımızı çatıp, hava attık. Affetmeyi bilmedik, gururu, kibiri erdemlik sandık. Dokunanı ateş gibi yaktık. Sabırlı olup çiçeğin meyveye durmasını istemedik. Dalında kuruttuk çiçeği. Yolduk yaprak yaprak ömrümüz yıllarını. Er gönlü ipek ibrişimdir. Bir doladık ki çözene aşk olsun. Sivilceleri kangren olmuş yaralara çevirdik. Tuz basmadık yaramıza. Bal yesek zehir sandık, Kızılcık ezmesi içsek, kan tükürüyoruz dedik. Çığlıklarımızla çığ yarattık. Kim kaldıysa altında tek tek yitirdik. Her şeye isyan edip avazımız çıktığı kadar bağırdık. Kadın olup sessiz etkili olmayı bilemedik. Köklü çınar yerine, yel vurulunca, Savrulan saman olduk. Zoru görünce kaçtık, Mevsimleri hep bahar sandık. Alışamadık bir türlü. Suyun soğuk, taşın sert olduğuna. Bir acı sözün ise ateş misali yaktığına… Bir bakışın derinliğinde, bin soruyu çözemedik. Bir gülüşün gizeminde, yürekten daveti. Hayatta sevginin ölümsüz olduğunu, Aşkın mevsimlik olduğunu anlayamadık Çünkü gerçek kadın olamadık. Sevmek, mutluluk ve sevgi bizim neyimize. Çoruh’un kızı Ümran |
sorgulayan ve sorgulatan çok değerli paylaşımınızı canı gönülden kutluyorum
yüreğine
sağlık
selam saygı ve sevgimle.