LAYIĞIYLA KUL OLMAKSA RABBİNE...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Düşlerime tedbir kararı getirdi hukuk: manen askıda ruhum madden büyük ihtimalle haciz gelecek sevdiğim sözcüklere bense kekremsi sessizliğe bir d/okunuyorum bin ah işitiyorum ve iletişimi kestim keseli mevsimle iliştiğim her gölgede vakıf oluyorum karanlığın muhtırasını veren mademki şeytan ve işte aydınlığa çıkıyor yolum bu Allah aşkıyla d/okunduğum her yüreği de kendim gibi biliyorum bu bağlamda infilak eden yüreğimden sorumlu tutmuyorum artık yazacaklarımı ama gönül işte: laf dinlemiyor ve lal sözcüklerin sarmalında tensiye ediyorum ben aşkı vakıf olduğum kadar aşka tükenmişlik sendromuyla bulutlara konuyorum: sonrası mı? Mevsimler nidalar ördüğüm göğün seferi tanığıyım Muhtırayı verense evren Evreleri olmayan bir hayattan sarkıyorum pencere pervazından Olmadık şeyler söylüyor insanlar Kimdir iyi kimdir kötü ya da kâfir: Umurumda değil çünkü bir ömür ayrık otu addedildi Gül mizacım ve çiçek dolu gönül tezgâhım. Hüznüme mil çektiler. Mimi yoktu öncesinde evrenin Miadı dolan gülücüklerimi nihayetinde mimlediler Ama ben hala aynıyım Hala masum kaldığıma inanmasa da iblis ve müridi Ben ki Rabbine sevdalı aciz bir kul ve yaşıyorum hayatımı Layığıyla kul olmaksa Rabbime Mümin vasfımla Arzı endam ediyorum günbegün bitimsiz acılarımı Sırtladığım ne ki ne? Sırtımdan geçinenleri de havale ettim Rabbime. Bir boyutsa atladığım: Hava ve su cihandan arakladığım İyi de atlas yüreğimle saf tutmadım mı bir ömür sevgide? Acımı ve rızkımı kucakladığım Bir Allah’ın kulu da sormadı: Ne var ne yok, diye. Bir varım bir yok Genelde aç gezerim ama gözüm tok İhbar ederim rüzgârı mevsime İhya ederim yüreği daha da sevdikçe İmha ettiğim mazim ve kötülük ve kin ve nicesi En çok pembeyi sevdim ben ölüm ertesi. Evet, yaşar gözükürüm Sırtını da sıvazlarım duyguların Bir haciz memuru gibi neyim var neyim yok kundaklandığım Kurcalamadan birini ötekini Ben sadece önüme ve yoluma b/akarım. Çiçeğim: koklanmamış Çizgimde yaşarım destursuz başlamam güne Geviş getiren gölgelerden kaçabildiğim kadar uzağa Ben ki sevginin tuzağına düştüm düşeli Ve işte boyutsuzluğumla serildiğim şu rahle Kazık kakmasam da hayata Yediğim kazıkların olmasa da hatırına Kazayağı acılardan ördüm öreli şiiri. Makul olana varım Bazen aç yatar tok kalkarım İman gücümle beslendiğim doğrudur Sevgimin karşılığında borçlu çıktığım da Lakin alnımın akıyla geldim bu güne Balçıkla sıvanmadı işte ruhum Hem güneşim hem rüzgâr hem de uğurum Elbet sevginin vecizesi Naftalin kokulu değil şiirlerim ve düşlerim. Bir tufan ki bekleyen devranı Ne Nuh’un gemisi yaklaşan Ne de Nuh deyip peygamberi yok sayan münferit gölgeler Hüsranın dibini gördüm madem Varsın matemimle örtüşsün içimdeki haznem ve hazinem. İtirazım yoktur artık Sevildim sevilmedim kimin umurunda? Hizaya geldiğim kadar tutulmuş nutkumun uğruna Yazar da yazarım Yasa bildiğim kadar yaşı ve yası kalemimle engeller aşarım. Boyumdan büyük dalgalar Hala boğulmadığım Boyumun ölçüsünü de aldığım mademki bu hoyrat rüzgâr Bense dalından ayrı düşmüş bir yaprak Girdabında acının Gıyabında yaşanmışlıkların Gark eden bir sözcüğün düşmüşken tasası bana Tası tarağı toplayıp firar edeceğim bu dünyadan sonunda. |