DUR EY YOLCU!
Atını mahmuzlayarak dörtnala giden ey yolcu
Dur gitme! Ateş çemberidir ilerisi, kentler harabe örendir Gitme çiğneme garip toprakları Kırık fidanları. Önündeki uçsuz bucaksız ova seni yanıltmasın Hüner değildir buralarda at koşturmak Her bir zerresinde çocukların masumiyeti ayak izleri Ağlatma… Çoğaltma ızdırabı. Sanma ki gökte sen bir kartalsın! Altındaki yağız kısraktır seni rüzgâr gibi uçuran Kibrini yen… Galibe gel! Mahmuzlama atını yorma… Oyuncak bebekleriyle yan yana, koyun koyuna Sakın basma gözyaşlarıyla sınanmış kurumuş topraklara Ezgileri unutulmuş, susturulmuş Hayalleri yağmalanmış yetimler diyarına. Uzaklarda gördüğün fener direkleri Seraptan yanılsamadır gözlerindeki Yıldızları düşürülmüş, barış ateşiyle karartılmış Ocaklarda yanık kokusu Ey orta hayat direğimin, Dinmeyen sızısı. Renklerin coğrafyamız gibi Mavi göklere asılı, ay hilali ebemkuşağım! Oyun kurucuların gözlerini kamaştırır durur Bulutlara yakılmış çoklu ağıt Yağmura vurur. Dur ey yolcu gitme... İlerisi karışıktır Dost görünümlü güler yüzler iki gözüm Oyun kurucular hilebaz, Güya barışıktır. |
Ağzını burnunu kırar.
Ama...
Ama işte...
Müslümüm sana yorum yazdığımı sanıyordum yazmamışım.
Güya tekrar okumak için geldim utandım vallahi.
Ama bir kez daha okuyup bir kez daha taktir ettiğimi söylemeden geçemeyeceğim.
Kalemine helal olsun dedecikkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk
Pardon; kardeşimmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm :)