ŞEHİR...gözlerinden/camlarından siyanür akıyor soluk benizli evlerin sarı sıcak ışıklarıyla merhaba diyor yeni gelenine arnavut kaldırımlarının akışkanlığı ile giriyor kanına damarlarından en saf baz morfini enjekte ederken şuh bir atmosferde yani, yani göğün altında şehir... en çok David Bowıe ile salınıyor zihin ağır aksak Charlie Chaplin dansı ve en cancanlı kaberelerin sergilendiği sokaklar kuruluyor siyaha mahkum yollarına damarlarında gezinen uyuşukluğun etkisinde hala, yeni ahbabı ak sakallı yosmalarla beceriyor en abaza gençliğini, kendisinden iğrenmesi için belki de... ruhlarda bir intihar melodisi, hani şöyle buram buram ölüm kokulu senfonik nağmeler ve kalabalık orkestralar kuruluyor meydanlara ellerde alkol, ellerde içteki siyanürün kılıfı güller özel bir hayat artıyor, birbirini kesen yollardan geriye kalan ölülerden mis kokulu dudaklarından öpülüyor iblis, en aşifte haliyle romantizmin sessizliğe terk edilirken eşliğind e dalga seslerinin bir kolpa delikanlılık narası kopuyor köşe lambasının bekçiliğini yapan kadınından en sadık halinden yani fahişeliğin... nasıl diyordu hani şair veda ederken o’na "mendireklerinde öldürdüğün maktulün olayım yeter, artık kapatmalıyım gözlerimi ışıklardan içime dolduğun yeter; KOCA ŞEHİR seni" |