Efendi.... Hiçbir şeyi kendim bakıp göremem, Gözüm efendimin kutlu gözüdür... Kendim soru sorup, cevap veremem, Sözüm efendimin kutlu sözüdür... . Ağam, beyim, şeyhim veya liderim, Her ne derse derhal tasdik ederim... Kinim, kahrım, öfkem, sevgim, kederim, Nazım efendimin kutlu nazıdır... . Sadece bu beden, cisim benimdir, Babamın koyduğu isim benimdir... Yani, kabuk denen kısım benimdir, Özüm efendimin kutlu özüdür... . “Tanrının gölgesi” benim efendim, Onda var oldukça, ben’de tükendim... Hiçbir yere gidip, gelemem kendim, İzim efendimin kutlu izidir... . Fikrim yok bilgiye, usa dayanan, Çıplak gerçekleri duyup, uyanan... Zira, merak denen ocakta yanan Közüm efendimin kutlu közüdür... . Engellendiğinden akla erişim, Taklit, kopya ile benim her işim... Ömrüme yön veren, tavrım, görüşüm, Tezim efendimin kutlu tezidir... . Birliğe uzanan yoldur tuttuğum, “İnançla” bezenen haldir tattığım... Uğruna ben’imi kurban ettiğim, Biz’im efendimin kutlu bizi’dir... . Efendi; ne ise ünvanı, adı, Feodal toplumun normu, mutadı... “Kaderim gereği” ağzımın tadı, Tuzu efendimin kutlu tuzudur... . Lakin, insan halden hale düşer de, Vücut bulur kulda, hayır da, şer de... Huzura varınca ruz-i mahşerde, Yüzü her bireyin kendi yüzüdür... Tezi efendinin kendi tezidir... . Veli BOSTANCI (Ankara, 2022) |