Bir Rüya: Sırat Yolu
Uçsuz bucaksız bir ufkun ortasında
Bir rüyanın tam orta yerindeyim Önümde sırat köprüsü Kıldan ince kılıçtan keskin Aşağıdaki uçurumlardan alevler yükselmekte Nice yüksek müminler Önlerinden ve sağlarından koşan nurlarının eşliğinde Hayal hızıyla ebedi kalacakları cennetlere doğru koşmaktalar Birini tanıdım sınıf arkadaşımdı Şehit olmanın mutluluğunu yaşamaktaydı Hiç yara bere almadan Göz açıp kapayıncaya kadar Şimşek gibi geçenler, yıldız gibi akanlar At gibi koşanlar, kuş gibi uçanlar Bir de kağnı hızıyla ilerleyenler vardı Kertenkele gibi sürünenler Alttan ateş değdikçe Alevlere bata çıka yol alanlar Elleri ayakları kaydıkça köprüye tekrar yapışanlar Söyledikleri salavatların tekrar ayağa kaldırdığı kişiler Nuru olmayanlar köprüden geçemiyorlardı Kapanlar, kelepçeler, dikene benzer kılçıklar engel oluyordu onlara Tek tek düşüyorlardı kaypak yerlerden aşağıya doğru Lavların fokur fokur kaynadığı cehennemin üzerine Yol ortasında enerjisi tükenenler vardı Şefaate muhtaçtı niceleri Cennet dostluğu, vefa ve iyilikten oluşan bir nimet Zırh gibi koruyordu bazılarını Melekler, peygamberler, şehitler, âlimler, veliler Bir de günahsız vefat etmiş çocuklar Birer kalkan oldular birçoklarına Sırattan uçuruma tam düşerken Allah korkusundan döktüğü gözyaşları Gelip kurtardı birisini Sonra dünyada Allah için kalbi ürperen Bir mümini gördüm Cehennemin tam kıyısındaydı Kalp ürpertisi kurtardı onu da Cennete gidenler Sırattan cehenneme dökülenler Günahı sevabıyla eşit olup Araf’ta bulunanlar Cesaret edemedim köprüye adım atmaya Seğmenoğlu |