ŞUBAT YİNE YOKLUĞUN KADAR SOĞUKTUŞiirin hikayesini görmek için tıklayın başta aramızdan ayrılışının on beşinci yılı da olsa yokluğu hala dün gibi içimizi yakan sevgili babam olmak üzere ,BABA olmayı hak eden herkesin BABALAR GÜNÜNÜ en içten dileklerimle kutluyorum
,BABA . olmayı hak eden herkesin BABALAR GÜNÜNÜ en içten dileklerimle kutluyorum
ŞUBAT YİNE YOKLUĞUN KADAR SOĞUKTU Şubatın on altısını gösterirken takvimler Yıl iki bin yedi mevsim kıştı Hayallerimiz yıkıldı ,kar yağdı yüreğimize Hayatımızdan karlı bir dağ ahirete göçtü Yıl iki bin yirmi aylardan haziran Yani demem o ki babacığım On beş yıl olmuş sen ayrılalı aramızdan Bak bir babalar günü daha geldi sensiz Bir babalar gününde daha burkuldu yüreğimiz Yıl iki bin on dokuz aylardan temmuz Cam göbeği bir yaz sabahında Anamı da gönderdik dün yanına Daha dün gibi dururken hatıra ve hayaliniz Nasıl diye sorma sakın haliniz vaktiniz Unutmak ne mümkün her ikinizi de .. Ağlamasakta artık eskisi gibi gülemiyoruz Çünkü bazen düşümde bazen de aklımdasınız İşte bu yüzden tutar baş ağrım bazen de sancım Anamda yok artık biliyor musun babacığım Demem o ki yani rakamların hiç önemi yok gayri Yokluğunuzun bu kadar kıymetleneceğini Varlığınızda bilememiştik doğrusu Hatta her birimizin hayatını bu kadar etkileyeceğini de Bazen inanası gelmiyor insanın biliyor musun Bu bir rüya olsa diyorsun keşke Tek kabuslar içinde uyanmaya razıyım diyorsun Lakin hayatın gerçeği de bu biliyorsun Yani demem o ki Yok olurken beklenmedik bir hayat Gün yine doğuyor Gül yine açıyor biten bir ömre inat Kimse değiştiremiyor bu kanunu O kanun ki tanrı buyruğu Yaratandan başka kimseden emir almıyor tabiat Doğru olan da bu elbet Aslında hüznümüz ve de üzüntümüz Ne giden bir güne Nede zamansız biten bir ömrün acısına İnsan oğlunun çaresizliğine Başlamadan biten bir ömre Ve henüz yaşanmamış bir hayata Beklenen nice umuda ve de alınmamış nice murada Yani bu manada Hani deseler de ; “acı patlıcanı kırağı çalmaz..” diye Yok yok vallahi Hiçte öyle değilmiş madalyonun diğer yüzü Yaşananları görüyor da insan Acı patlıcanı da , Henüz açmakta olan tatlı canı da Öyle bir çalıyor ki zaman denen cadı Ne sevgisi kalıyor vefasızın Nede sevgisinin o doyulmaz tadı Ecel denen inat Öyle bir alıyor ki sevdiklerini Ne hayal kalıyor ne hakikat Ateş düştüğü yeri Acı ve sancısı her yeri yakıyor inan ki Sen istediğin kadar yol saçını başını İstediğin kadar feryadı figan eyle “ Ecel gelmiş can mı dayanır..” misali Anlayacağın Azrail in akrabası olmuyor yani Öyle ki umurunda değil genç mi yaşlı mı Ne soruyor kimi kimsesi var mı Ne bakıyor alınan can kız mı oğlan mı Selası veriliyor bir kuşluk vakti Çenesi bağlanıp konarak tabuta Bırakılıyor camide son dua yeri musalla taşına Ve bakmadan genç ihtiyar yaşına Ağıt ve acı içinde koyuyorlar da bedeni Hani soruyor ya hoca efendi; “Hakkınızı helal ediyor musunuz mevtaya..” Adet üzere el cevap Helal olsun…helal olsun.. Sonra omuzlarda salaca Tutuluyor kabristan yolu tüm sevenlerce Kabristanda taze toprak bir mezar Mezarın etrafı ana baba eş dostla dolar Saçını başını yolman Yanman yakılman nafile Çünkü ne giden geri geldi bunca yıl Nede gelen direniyor gitmemek için ölüme Baş ucuna dikiliyor da bir taş Kalıyorsun günah ve sevaplarınla başa baş Yaa babacığım görüyorsun ya Herkesin sabrı sevdası buraya kadarmış Bırakıp dönüyor tüm sevenlerin Dönüyor oğul kız, dönüyor artık bacı kardeş KAŞİF KANİ ERTÜRK Eğitimci şair-yazar Sarıkaya şairler ve yazarlar derneği başkan yardımcısı NOT ; Anamın ölümünden (temmuz 2019 dan sonra revize edilmiştir.. |