Urania'nın Çığlıkları
HAZ
Dudaklara değdim kıpkırmızı Eridim kar tanesi gibi arasında Ve o nadide çiçeği farkettim -beyaz bir mumu andırıyordu- Dokundum! "Karanlık" İçinden bir ruh fışkırdığını gördüm -"bir an’dı"- Saçları çarmıhtaki İsa’nın kanlı saçları Dokunsam alev tükürür göz kapaklarım Zaman devasa nefestir teninde - bir tiz ses gibi- Park çocuğu yüzümün, acısından uzak Sorumlusu ben değilim olacakların Sen de uçurum öldüren bir dalgayı sardım Denizler üstüme yelken çekilen korkak denizler -Gece ıslaktı,- hiçbir şehveti kaldıramaz beyaz yataklar sen de bir dalgayı gördüm - "Uçurumdaydım"- DUA Napolyon duruşlu dar ağacının dibindeyim Elmalar kafama düşen elmalar Açlığımın şeffaf yüzlü güzeli Siyah beyaz değildir ağlamalar Engizisyon duruşunla as beni Ben bu giyotin de bir asil ruhum Seni sevmek bana bir mavi yelken Yükselip gelir denizlerden İçip sarhoş oldum dudaklarından Kırmızı bir şarap gibi taptaze Hayran olup içindeki gündüze... Avuçlarını hissettim rüzgar tokatlayan İçinde yağmuru farkettim –çizgilerinde desen buluyordu- Akşam üstüyle öpüşen bir gece perisi gibi Uysal uykuların yüz tohumlarını açıyorum artık Çekildikçe umursamaz olan denizler gibi" kıyıyı" -Sandallarından, ay ışıklarından- YÜCELİK Şafak sat! Işık sat! Çemberinde ben –gözler- Parlayıverir gök kuşakları –ıslat- Yağmurun avuçlarında çocukluğumun hayali Büyünce göreceğim sevgilidir muhakkak Depremler yasak bana fırtınalar yasak Sakinliğin merdivenleridir seni yaşamak Gel bana Sokrates gel bana Mozart Kelimelerinle büyüleneyim Notalarınla devrileyim tüm ritimlerden O’nda bir ince destan kıvrıldığım hecesine, ilahi kelimelerin sızısı gibi derin Seni yaşamaların aşk ve seni sevmelerin YIPRANMA Kuruyorum artık bir yaprağın güz korkusuyum kaldırımlara düşeceğim Ayakların altındayım ya da toprağın üstündeyim O uçurumdan o denizden Şehvetin aynadan bana bakan çirkin yüzünden sıyrılayım Sana geleyim yine yeniden Karanlık çöker –yüzler- karanlık çeker –yüzler- Elmaların yüzünde yaptıkları Sana âşık oldu bütün gündüzler İhanetiydi parmaklarının ihanetiydi dudaklarının Öpmeyecekti seni günahkâr ölümsüzler AYRILIK Taş tepelerden aşağı Kayalar denizlerden kopup da geldiler Parçalandılar kül oldular zamanlar geçti Gece-gün ayrıldı insan birleşti, Bulutlardan da nicelere yükseldiler –artık- Sonsuzluğu arıyorum, arı sonsuzluğu Senden geçen bir firavunum sofralarımdaki nimetlerden öte Öteden daha öte, Şimdi korkak, şimdi yalnız şimdi kaygılı Dudaklarına değmemeliydim öyle kırmızı Ölmeliydim! Mehmet Nusret Poyraz |