Kayıp
Çünkü bazen çıldırıyorum ve kendimi adını bile bilmediğim, daha önce hiç gitmediğim şehirlerde buluyorum. Kendimden kaçarcasına hızlı adımlar atıyorum kaçabilecekmişim gibi. Kaçtıkça anlıyor insan dünyanın bir bedeni sığdıramayacak kadar ufak bir delik olduğunu. Ve bazen inandığı her şeyin kendine dayattırdığı kötü niyetli bir yalan olduğunu. Yalanlar büyüyor, doğrular ölüyor. Korkarım ki beş para etmez bir yalana kurban gideceğim. Şahit olduğum hayatların hepsinde bir parça izim var gibi: ama bazen de hiç yok gibi. Bazen etkisiz eleman ben, bazen dünyayı ateşe veren de ben... Ben bile kendime yabancı kaldım, kendi hayatımın gerisindeyim: peki dünyanın neresindeyim? Bu düzen, bu güneş, bu gece ne için var? Yarının da olmayacaksa bugünden farkı neden kopuyor takvim yaprakları? Hergün vuslatın arifesi...Korkarım kavuşmaktan ya aklımı kaybedersem? Ya kendimi kaybedersem? Riyâkarlığını affettirir mi pişmanlığın? Ya gözbebeklerin kirlendiyse? Gözüm korkmazdı geçecek zamandan inandığım şey ruhumu teslim aldıysa. Çünkü sevdanın kutsallığı vardı. Kutsal olana el sürülmez, söz yetmez, inkâr edilmezdi. Kavuşamamanın insanı döverek pişirmesine boynum kıldan inceydi. Severdim beklemeyi, özlemeyi. Artık kavuşamamakla da aram iyi. Yıldırmıyor hatta farketmiyor zaman: nasılsa hergün aynı, yarına da tecrübeliyim ertesi güne de. Şarkılarım var sözlerinde kokunun geçtiği. Bak her şey ne kadar da lehime (!) Aklımı kaybettim ama yüreğim halâ ayakta dimdik. Aklın uyuştuğu yerde yürek uyanıyor. Şayet aklım olsaydı dünya yaşanılacak yer olurdu,kelimeler yetseydi cümlelerim uzar giderdi sana kadar. Yetmiyor, susuyorum.
|
ancak okudum
yakın gözlüğümle;))
tebrikler