O TOPRAKLARDAÖyle mutluydum ki ben Kanbera’da Başak saçlı anam ve Güzel karımla. Vatanımdı benim Kanbera Geçmişten geleceğe, Dört yanı engin Toprağı serin Avustralya. Ben gelmedim isteyerek Getirenlere sorun Tutun yakalarından Benim hesabıma. Sessiz ve hınçlı Yatarım ki bir bilseniz Saros körfezinde gözlerim Ve hâlâ durmayan kanım Süngü yaramda. * * * Ben mi ? Benim adım Mustafa Bir tepe önümde düşmanım Öyle yatar, yabansı Kalkıverecek gibi Kaçıverecek gibi Yabancı topraklarda. Benim adım Mustafa Nişanlıydım gelmeden, Anımsarım dün gibi Sırtımı sıvazlarken dedem ‘Oğul, bu yaşı Bugünler için ettin, Dönersen Gözümüzün öz bebeği Yoksa, şehitsin...’ Diyerek koydu yollara. Gidiş, o gidiş Geliş, o geliş Bilmediğim bu yerler Vatanımdan bir köşeymiş. Son gördüğüm, Mavi suları delirten Gökte kuşları ürküten O yaban gemilerdi. Son gördüğüm, Yağmur gibi mermi Sel gibi insan Irmak gibi kan Ve bir şarapneldi. Geldi, En olmadık günümde Sol omzumu yaktı da Canevimi deldi. Son gördüğüm anam Ölümün yarı yolundan, Kaşları çatık Egeyi gösteren Tunçtan bir eldi. Şimdi yatıyorum burada Bu çamın dibinde Kucağımda yarım tüfeğim. **** Ben mi ? Ben Gaston oğlu Fransuvayım, Düğüne gelir gibi geldim buraya. Sıkıldım dostçası Martinik’te Kaledonya’da Ucuz gecelerden Boş gezmelerden. Bir gece yarısı bindik bu tabuta Dediler ki Sıkı durun, Dediler ki Neslinizin görmediği Bir yere gidiyoruz, Dönene aşk ola ! Son anımsadığım Bizim tabutun Yani Buve’nin Zıpkın yemiş yunus gibi Ters döndüğüdür İşte o gün bu gündür Buralarda yatarım. Ben Yeni Zelanda’dan geldim Ne için mi Sormayın. Beni ejder sananlar Aldılar, sürdüler buraya, Silahsız bir ordu var karşımızda Silahsız ama Öyle de yaman. ‘Onlarla ancak Sen baş edersin’ diyerek İngiliz forsuna bürünerek Viski, müzik, eğlence Umursamazlıkla geldim. Kanlısırt’ ta Dişe dişti dövüşümüz Başa baş düşüyorduk, İlk süngülediğim Memet Acıya aldırmadan Bir sıktı ki boğazımdan, Yanık kaba elleri Çelik bir mengeneydi, Gözleri öyle soğuk Kanı öyle sıcaktı Sanırım ki ruhumuz İki ayrı bedenden Aynı anda çıktı. Ama kırgın değilim. Her kendime gelişte Kanlısırt’taki düzgün safımdan Kaldırır da başımı, Bir taş atımı önümde yatan Kavgadaşımı Saygıyla selamlarım. * * * Biz Hepimiz, Bu süngü gibi uzayan yarımadada Her yıl o gün gelende, Cehennemi düğünde Toplanır da Her dilden haydah çekeriz... Allah allah! sesleriyle irkiliriz Kimi bağrını döver Kiminin gözleri boşlukta Mahzun ve hasret Bilinmeyen birilerini severiz. Biz, Kimimiz o günde Kadere baş eğip Kıbleye duranlarız. Biz kimimiz o günde Yakmağa geldiğimiz bu topraklarda Bizi bırakanlara Lânet savuranlarız. Bizleri düşünmeyin Sormayın ki neyleriz, Hepimiz kardeşiz biz Çoktan bitti kavgamız. Açın toprağı dilerseniz Açın, görün de şaşın, Bin bir anadan gelmiş Bin bir çeşit insanın Nasıl yattığını sessiz. Birinin sıcacık eli Diğerinin terli avucunda Görün de utanın. Yalnız dikkatli olun Aman komut vermeyin! Herkes huzurda şimdi Ve herkes uykusunda. Nevzat ERKOL |