Düş Beşiğinde GözbebeğimDün bir bugün iki ise yarın kaç diye düşündük bir şiirle, dokuza kadar saydık sonra lafı O’na getirmek için... Adını mesela koysaydım beyhudenin Dedi pişmanlık Buluğ çağındayken dün Araf gibi bir şey olsaydı Güz/af gibi Laf ola deseydik Beri gelseydik mesela Gündüzden İstanbul yapsaydı mesela’lar manzarayı Sıkılan boğazı gel/git i beklerken Geceye boyasalardı kararsız renkleri Elini çenesine dayamış kara suları İçine kapanmış iskeleyi Gölgesini suya atan ağaçları Soğuk yapsalardı az , kesik rüzgar Çağıran sese gidilmiş zamanları Perdeli ayakları ile, Karaya vurmuş yelkovanları Gerilen kanatları, açılan kolları Akrep sağan şifacıları Düzayak bir içki evi mesela Masalar hatta cam kenarı Ne bileyim işte Mesela yeniden olsaydı her şey Yıl yeni, ay birinci, gün ikinci Bir kadın güzel mi güzel Gözü gönül gözü Kulağı can kulağı Dudağında gülümsemesi Bardağında durgun su Kadehinde buz sesi Ve adımı ünleyerek Şiirler okşayan nefesi Bir adam gelişi güzel El tutmamış eli güz lekesi İçi şiir örtülü Merak içinde yalnız başı Kaya resimleri ellerinde Yontuğu onca taşı Birlikte bakınsak, Defalarca ağ/lanmış denize Birikmiş pullarımızı versek balıklarına Yakamoz yapsalar Dilek balonlarını ateşlesek Ten olsun boşluğa diye Hoşbeş etsek sonra Hoş yüz olsak, koyulaşsak Döksek örtülmüş içimizi Benim sarım dökülse, onun yeşili Gönül el verse Hoşlaşsak iyiden iyiye Bütün ışıkları açsak, içimiz görünsün diye Serili mendil olsak Açılmış avuç mesela Yankısını bulmuş ses kimseli Teğelli kumaşta biçilmiş niyet Ben sevme hakkımı kullansam O sevilme Bütün takvimler yansa O gün doğursa Meryem İsa’yı Hicret o gün olsa Suadiyemartikibinyirmiiki Demir Mutlugil |