ağaçsız tepeler ışıksız kerpiç evler filan şehrin uzak bir dağ köyünde fakir bir köylüydü bir elma ağacının altında oturup gözlerinde gamlı yaşlar vardı kışın ortasında yaşayan bir ihtiyardı kalbi hüzünle dağlanmıştı hüzün ki su ve ateşti ılgım salgım sinesinde
gülistanın da güller naçardı sümbülsüz, lalesiz ,menekşesizdi ateşsiz susuzdu nice yağmurlar akıtmıştı yüreğinden nice pınarlar fışkırmıştı hasreti içinde ömür çürütmüştü
yalnızdı içerideki yolculukta bihakkın çaresizdi ümit kesmişti kendinden ne elinden tutan vardı ne de yüreklendirecek biri bedelini ödedikçe içindeki sesler uyandı ümit etmenin libasını giyindi itirazsız
sevdası hazin bir tecelliydi kabına sığmayan bir düşünceydi neredeyse çatlayamaya yüz tutmuş nardı yağmurlu havanın yangını büyük olur ya hani hani serpintiler yangını besler ya bardak bardak boşalıyor ya su söner ya alevler işte öyle
avuç içlerini kanata kanata kanmak üzere susardı hep bir sırrın altını imzalardı gizli sızılarını yetim yakarışlarını utangaç pişmanlıklarını gün yüzüne çıkarmak için
duygularını göğün berraklığı üzerine şal diye örterdi yağmur yağdığında üstüne bir damlanın düşmesi için bir yağmur tanesi kadar kutsal inançlarını kucağına inmesi için hiçbir ceza görmeden hiçbir bedbahtlığa düşmeden hiç teselli edilmeden
benliğine zincirlerdi acılarını kederlerini yüreğine hapsederdi bir yabancı gibi bir başkası gibi kutlu hasretlerini miras bırakırdı geriye yürürdü yürüdüğü yolun ufku derindi kapısı açıktı yolu genişti kulak verirdi, dikkat kesilirdi uzak menzillerden gelen sese
rıza gösterirdi kazardı ömrünün toprağını altını üstüne getirirdi hayat tarlasının yeni filizler çıkarmak için hayata yürek sızlatan yeni başlangıçlar yapmak için bir mukaddesat inşasıydı çabası bin bir mihnete duçar olsa da bin bir meşakkate maruz kalsa da
atıldığı dünyevi ateşlerde berd-ü selam teslimiyetlere imza atmaktı hevesi yer sofralarına serilmekti candan öte hayattan öte bir sevdaydı içe taşınan ciğer yakan
gözyaşı akıttığı kadar matemi için ter döktüğü kadar canan uğruna can vererek erişmekti ruhuna su içirmekti tüm endişelerden sıyrılıp yürümekti canla başla direnmekti ölümü göze almışçasına doğru yerde durmaktı yorgun argın uğruna can verdiklerinin yolcusu olmaktı
bir mektup gibi ölümden sonra açılmak üzere yazılmış birkaç satırdı sözler hafif yumuşacık ve tatlıydı nazik ve inceydi daha çok bir nefesti dağılmış ümitleri toplamaktı avuç içinde azatsız esir düşmekti yalnızlığa duvar saati gibi durmaktı onlu bir rakamın üzerinde
artık bir mecburiyetti şuuruna dökülen büyük sırrın ifşası renkli, ışıklı , kokusuyla bir başkalaşımdı cennetinin altından akan ırmaklardı mahzun mahzun yağan elmas yağmurlarıydı her solukta bir la duymuyordu kimse isyan sarsıntılarını buhran haykırışlarını
hüzün ki kalpte başlayan bir yanıştı göz pınarları yağmuryağmurdu söndürmek için gayrete gelir ya hani damla damla serpilince çoğalır ya hani yalnızca içindeki yangını çoğaltır ya kalpte yandıkça ağlayan kentler tutuşur ya hani yangınları çoğaltmaktı turfa yüreğinde
bütün ümitsizliklerin terazisinden geçerek her şeyin birbirinden ayrıldığı sonrası artık ümidin son noktası veya ümitsizliğin son çizgisiydi omuzlarında bir ağırlıktı kalbinde bir ağrıydı
sessiz çalınan hüzzam şarkıydı buzdan bir firaktı şubat soğuğunda bir vesikaydı yıllarca rafa kaldırılmış bir harf inkılabıydı tarihsiz mecra macra sürüklenen akissiz yankıydı şehrin sokaklarına hoşnutsuz vedaydı
dünün erte vaktini karşılarken saatler cebinde hasret biriktirendi her geçen anın alnına yaftalanmış mıhtı kalbin tam ortasına kurşun sıkılmıştı içinde yığın öksürük nöbeti etrafa ölüm salarak her sabah talan edilendi hücre hücre yağma edilendi
yalın alevler bir döngüydü bu yüzden su ve ateşten gölgeler oluşur ya son kez içinde saklı acılar uyanır ya hani kahır taşır ya acizliğine başına baht, ayağına taht kondurmak için gecesi yok gündüzü yok
ağu kokan ayrılıkları yüklenirdi yüzünde kufi çizgiler pul pul uçuşan yapraklar misali kendi kervanında kaybolan bezirgandı bulmak için arardı kendini buğday çuvalında saklı tastı bulunmak için yeniden
zamanın kurak tarlalarına sürülmüş türkülerden naçiz rakamlar bırakırdı aklının molasına gizli korkulardı melali kör kuyularda daralan göğsünde soğuk şafaklar sökerdi umutlar uçururdu renk kaçkını yüzünün anlamsız deltasından alnının derin vadisinden güneş görmemiş dudaklarından terli cümleler kayardı zavallı bir kaç harf düşerdi ıslak zemine
okşardı yetim başını öksüze sofralar kurardı yokluk içinde unutulmuştu yoklar arasından seçilip var kılınmaya değerdi bazen ciğerleri dağlayan bazen can acıtıcı bir oyundu yeisleri renksizdi heyecansızdı
bölündü hayat filmi unutuldu tüm resimler çehresinden doğan gülümsemeler şimdi dilsizdi amaydı sağırdı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Fakir bir köylüydü dedem şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Fakir bir köylüydü dedem şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah. Vefa dolu yüreğinizden süzülüp gelen harika duygularla yazılmış bir duygu yoğunluğu içinde ve muhteşem güzellikte yazılmış yürek sesinizi gönülden kutluyorum tebrikler üstâdım. Kalemine ve yüreğine sağlık diliyorum. Sonsuz selam ve saygılarımla. Allah'a emanet olun.
Bu gün yine kaleminizden her zamanki gibi güzel bir eser düşmüş sayfanıza beğeniyle okudum nice böyle güzel eserler sayfanızda görme dileğiyle kalemin daim ilhamın bol olsun selamlarımla kalın sağlıcakla
Vefali güzel yüreginizi selamliyorum hocam..Rabbim dedelerimizin mekanini cenneti frdevs eyleye...Onlar bir baskayadi yerleri bos davalari halen yorgun
Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun dedenizin. İki dedem de çok erken göç etmişler bu dünyadan. İçim sızladı. Onların varlıkları bize uzaktan bile eşlik eden güç veren
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, cennette olmak istediklerine komşu eylesin dedenizi. Belki fakir bir ömrü vardı ama görünmeyen bir zenginliğin içindedir ruhu kimbilir. Tebriklerim saygım selamlarımla.
Merhaba değerli dost Şiirin her zaman ki tat ve güzelliğinde, demini almış bir eser Biz de okuyor ve kutluyoruz yürekten, yalansız ve riyasız Sonsuzluğun sahibine emanet olasın, sağlıcakla kalasın
Rabbim rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun dedenizin hocam. Atalarımız, dedelerimiz bizim en değerli beslendiğimiz kaynaklar. Dedelerimi tanıyamadım. Küçük 5 yaşındayken Bayburtta oturan dedemle İlk ve son defa karşılaştım. Bakışı, konuşması susmasın da bilgelik vardı, ayrı bir zarafet... Küçüktüm ama hatırlıyorum Rus harbinde anne babasının vefat ettiğini anlatmış ağlamıştı o güzel gözleri... Mekanı cennet olsun dedelerimin.. Harabat ehline hor bakma defineye malik viraneler var. Kim fakir kim zengin göreceli bir kavram bence hocam... Sayfanızda yine güzel bir şiir okudum.. Saygılarımla
meryemkarapinarr tarafından 2/12/2022 7:55:13 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kim zengindi ki? Anadolu günümüzün Bangladeş 'iydi. Saray lale devri yaşarken ümmet ya da Padişah kulları ayağına giyecek çarık bulamıyordu. Sabana koşacak öküzü yoktu. Bir yana öküz bir yana eşek koşan çoktu. Çanakkale de Asker asker açtı. İstiklal savaşında perişan. Bulgur pilavı bulan ağasıydı köyün. Hele bir de ayran varsa Değme keyfine. Kutlarım şairim. Şiir bana dünü hatırlattı. Esen kalın...
Destansı muhteşem bir hayat hikayesi..Mekanı cennet olsun dedenizin ve tüm dedelerimizin..Hangimizin dedesi fakir bir köylü değildi ki..Kaleminiz daim olsun.Saygıyla..
Allah rahmet eylesin, çok güzeldi, çok acıklıydı, ,sevgi ve özlem vardı, ders vericiydi,akıcı anlamlı düşündürücüydü kutluyorum Üstadım Dualarımla selamlarıml her daim.
ağu kokan ayrılıkları yüklenirdi yüzünde kufi çizgiler pul pul uçuşan yapraklar misali kendi kervanında kaybolan bezirgandı bulmak için arardı kendini buğday çuvalında saklı tastı bulunmak için yeniden
Hepimizin bir yanı köylü değil midir zaten hocam ama şimdi köyler olsa da içinde yaşayanlar yok hepsi göçüp gittiler. Çocukken tatillerde köye gitmeyi iple çekerdik ne güzel günlerdi o günler. Buğday çuvalı deyince dedemlerin de buğday ambarları vardı yazdan karpuz kavun koyarlardı içine, bizim de en büyük zevkimiz ambara girip buğday tepelerini eşelemek ve içinden o bostanları bulup çıkarmak. Artık onlar gibi ne ambarlar kaldı ne o çocukluk heyecanlarımız bize kalan sadece anıları oldu, zaman zamen kah gülümseyerek, kah hüzünlenerek yad ettiğimiz anılar... Dedenize yazdığınız şiiriniz beni nerelere aldı götürdü üstadım. Dedenize Allahtan rahmetler diliyorum. Sizin de yad eden ve etmemize vesile olan yürek sesinize gönülden teşekkürler ediyorum. Şiir yüreğinize sonsuz saygı ve selamlarımla...
Vefa dolu yüreğinizden süzülüp gelen harika duygularla yazılmış bir duygu yoğunluğu içinde ve muhteşem güzellikte yazılmış yürek sesinizi gönülden kutluyorum tebrikler üstâdım.
Kalemine ve yüreğine sağlık diliyorum.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Allah'a emanet olun.