Çakıl Taşları
Hudut’a uzayan gökyüzünün altında, Güneşten parlayan saçlarımı savururken rüzgar,
Denizin sarhoş edici kokusu eşlik ediyordu burnuma. Yürürken çakıl taşlarının sesi sevdiğim bir şarkının nakaratı gibi yankılanıyordu kulaklarımda. Binlerce çakıl taşlarının üzerine basıp yürüyordum. Her adım da bir ezgiye dokunuyor, Bir ezgiden çıkıp bir nameye bürünüyordum. Bir dokunuş binlerce duyguyu uyandırmıştı içimde. Kendime benzetmiştim.. Sert duruşunun yanısıra , avuç içlerine konmayı bekleyen bir kuş gibi çekingen. Sağlam ama hırçın bir dalgada savrulacak kadar savunmasız. Binlerce şekle bürünmüş, rengarenk renge boyanmış, yabancıların ellerinde denizlere atılmış, doğallığı bozulmamış, çakıl taşı... Sanki bir pencere açılmış kendimi görüyordum orada.. Bir el uzandı usulca, Rüzgar nefesini hissettiriyordu parmak uçlarımda. Alıkoyamadım, bırakı verdim kendimi avuçlarına. Derken irkili verdim. Ne kadar da çok anlam yüklemiştim çakıl taşlarına.. |
Denizin sarhoş edici kokusu eşlik ediyordu burnuma.
Tebrik ederim
Kutluyorum bu güzel şiirini
Sağlıkla kalın