İhtarname
Seher vakti güneş doğmak üzere
Bir meczup elinde yazılı name Kethüdayı bulur saray önünde Derki ’’bunu götür ver efendine’’ Kethüda şaşırır bir yandan kızar Belli’ ki duyacak sultandan azar Kafayı kaldırır masiyet nazar Name ellerinde meczubu bizzar Nöbetçiler şaşkın sultan dalgınca Kethüda sultanın hemen yanında Elinde nameyi sunar sultana Sultan biraz kızgın biraz şakınca Şöyle göz ucuyla bakar nameye Kethüdaya döner ’’nedir bu bire’’ Kethüda hem mahcup hem cesaretle ’’meczup gönderdi’’ der zatı kebire. Okur gözeriyle gelen nameyi Sorgular, sorgular her bir cümleyi Cümleden satıra her kelimeyi Meczuba sevk eden bu düşünceyi Tekrar tekrar okur gelen nameyi Sorular cevapsız çözmez ilmeği Meczubun şahsından nedir isteği Gururla tevazu halde benliği ’’Gideceksin bir gün geldiğin gibi İster bey ol ister sultan ne yazar Görünmüyorsun ki olduğun gibi Süleyman-i sultan olsan ne yazar’’ Namede yazılan açık ve seçik Ne zerre korku var nede ürkeklik Doğrudan şahsına gelmiş üstelik Derin düşünceye daldı şimdilik Debdebeli hayat sürdü günlerce Unuttu meczuptan gelen nameyi Oysa okumuştu inceden ince Unutmuş göründü o düşünceyi. Bir perişan meczup kapıdan girdi Kendisinden emin ve de pişkindi Demeye kalmadı in misin cin mi Bir tek sultan duydu söylediğini. ’’Hatırla geçmişte gelen nameyi Meczubun verdiği ihtarnameyi Aracı kılmıştım ben kethüdayı Fakat anlamadın ikaz nameyi’’ ’’innalillahi ve inna ileyhi raciun’’ ’’her canlı ölümü tadacaktır’’ ’’Toparlan yolculuk sefer vaktidir Sultanı mutlaktan geldi bu emir Dönüş yok duruyor önünde ahir Yapacak kalmadı dünyaya dair’’ Sultan oracıkta yığıldı kaldı Gözleri sarayın tavanındaydı Bu müşkül duruma koştu tabipler ’’Kral öldü yaşasın yeni Kral’’ derler Her sultan gidici biter saltanat Eninde sonunda söner bu hayat Ego bataklığa girse de inat İcraatlar bütün askıda kalır |
harika
selam ve sevgiler