Yaralarımın Faili Gülüşündür Senin
Sığırcık ölüleri yağıyor geceden sabaha
Aklımda fikrimde sen İçimde sağanak hüzün Pusuya düşürülen kimsesiz düş Sabahını kaybeden telaşlı gece Ve ışıksız…/ kırgın…/ ve kızgın bir şehir gibi Kapıyı çarpıp gidişine Aşkın kör gözüne uyanıyorum Gözlerimde sen Gözlerimde kızıl bir gül yangını Kan ter içindeyim yine Yine yaralı… Bakışlarından vurgun yedim Gülüşünden aldım en derin yaramı Sen sormadın Bense hiç söylemedim zaten Dilimi yüreğime gömdüm Sustum Yaralarımın faili hep meçhul kaldı… Oysa… Yüreğimi istila ederek yağmalayan sendin her gün Evet sendin; Bakışınla aklımı başımdan alan Ve derin bir uçurum gibi gözlerinin dibine düşüren beni Evet sendin; Bedenimi deprem gibi sarsan Ve yerle yeksan eden beni Evet… Evet sendin; Her gece yüreğimi kundaklayıp yakan Ve yana yıkıla Bir ömür boyu gülüşüne tutsak eden beni… Zaman aşımına uğradı Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Mem ile Zin, Aslı ve Kerem… Ve gelmiş geçmiş Herkesin ayrılığı kadar hasret Herkesin sevgisi kadar büyük olan bütün aşklar… Samimi ikrarlardayım artık -aklımda bıraktığın derin aşk izleri delilim Yer, gök, deniz ve kalbim tanığımdır- Yaralarımın faili; Kıyamet gibi üzerime yıktığın o suskun bakışların Ilık bir rüzgâr gibi dudaklarımda gezinip duran öpüşlerin Ve alelacele unuttuğun bir eşya gibi Ardında bırakıp gittiğin gülüşündür senin… Mart 2015 |