Özledim
Gökyüzünü özledim senin
Mavi mavi sarışını Bulut bulut bakışını… Işıl ışıl Yıldırım bir aşkla yüreğime çarpışını özledim… Ve silahsız ve savaşsız ve ölümsüz çocuk oyunlarını birde… Yağmurlarını özledim Damla damla gülüşünü Yüreğime düşüşünü Ve gökten boşanırcasına çisil çisil bakışmayı birlikte… Ve destursuz… Ve mutlu… Umutlu… Ve hep gülen kardeşler gibi Bir ülkeden bir ülkeye… Bir insandan bir insana Elimizi kolumuzu sallaya sallaya çekip gitmeyi birde… Gecelerini özledim Ateş böcekleri gibi yanıp yanıp sönüşünü Yıldız gibi kayışını Ay ışığını… Ve annelerin “Elbet… Gelir… Belki… Bir gün…” diye Uykusuz gözler ve kahreden bekleyişlerle -Kötülere karşı savaşan iyi yürekli kahramanlar gibi - Kaybolan çocuklarına güle ağlaya sarılışını birde… Denizini özledim Uçsuz bucaksız güzelliğini senin Ay ışığında…/ yıldızların altında -yüreğim gibi- küt küt çırpınıp duran sularının rengini Serinliğini… Derinliğini Canhıraş yüreğimin kıyısına vurup duran dalgaların sesini Ve sevdalara kalkışıp kalkışıp Sahillerime izinsiz girişini Firari sevişmelerimizi özledim… Ve yüreğinde aşk…/ yüreğinde barış…/ yüreğinde umut Yüreğinde gülüş taşıyan devrimin asi çocuklarını birde… Baharlarını özledim senin Cümle âlem açılıp saçılan çiçeklerini Kırlarını Kır kokan tenini…/ sesini…/ nefesini… Yeşilin en koyusunda Bir orman kuytusunda…/ koynumda Yorgun bir çocuk gibi uykuya dalışını Tenimi arsızca okşayan bahar rüzgârlarını Dudaklarını Kucak dolusu gülüşünü özledim… Her sabah güneşe koşanlarla el ele verip Dünyayı boydan boya -güle- öpe- sevgiyle kuşatmayı Ve aşka ait kılmayı birde… Ağustos 2005-Ağustos 2018 |