SENSİZ GEÇMESİN HİÇBİR MEVSİM...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Yaralı bir düş’ üm ben düşünce gücüme yenik düşen özlemin efkarı. Bol keseden yalnızlığı öğütlüyor Tanrı ve misilleme yapan iblisin kin kokan nefesi, yaralı dudağı. Mevsimler örüyorum, anne Mendilimde kan izi ölüm tüten ihtiraslı gölgelerin. Sensin sevmeyi öğreten Hüküm giydim ben sevgiden ta ezelden… Meşrebim aşk ve ateş Bulamacı karanlığın Ellerim hala sıcak, annem Derine doğan güneşin sıcağı Öven, seven, tek kanıksayan ve koruyan Sadece sen Bir düş’ üm ben anne Düşündüğünden de masum bir resim İçimi boyadığım gün ve gece Kırık bir mandala takılı aklım Nidaları soğuk ölü evrenin Kıyıma uğradığım milyon hüzün Kıyama durduğum Ah, güzel yüzün ve mevsim… Kanaviçeler adadı bana dünüm Öğretilerin gizi ve izi Tüten dumanısın içimdeki çocuğun Tutan elimi sadece sen Sevdiğim kadar mutlu ve huzurlu isem Öncemde saklıdır neferi gönlün Sonrama beyitler yağdırdığım Verilmiş bir kere hükmü ölü günün. Ağdalı sözcükler kulağımı çınlatan El uzattığım her insan İman gücümde saklıdır gülüşüm Aşkın verilmiş bir kere cezası Hangi polisti, söyle anne, durduran? Sevmekten giydiğiniz hüküm, bayan. Bayağı bir gölge olmadı takılan peşime Aklın ve aşkın neşri Kırık tokama yağan kar misali Öykündüğüm sadece huzur ve sen ve öncem. Batılı evrenin Kat çıktığım hidayetin ve de: Sönen neşem ve nefesim Bir buyruksa hiçliğin marifeti Kopan ip mi yoksa yalnızlığın hikmeti? Hangi rengim ben hangi evrede saklı? Hangi yankıyım ben yangını efkârlı? Hangi sözcüktür adıma denk düşen, anne? Düştüğüm her çukurda uçmaksa marifet İdam hükmüne karşı çıkan meleklerimin kanat sesi Devingen ruhum Delişmen yüreğim Efkârı da neşeyi de şık bir ceket gibi taşıdığım Aştığım dağlar, engebeler Gölgeme sundum ben son emri Bari o terk etmesin beni Bir de sen ve Rabbimin kucağı koştuğum Her dara düştüğümde yağdığım Yağan rahmeti beklerken köşemde İzbelerde saklı her rengi beyaz bildim de anne. Akıdır alnımın Nurudur varlığımın Katlandığın kadar kat ettiğim Katledilen ömrün her durağı Solan bir çiçek olsam ne ki, anne? Yeter ki sen solma soldurma evladını. Evhamlı bir mehtabım ben Sevdikçe büyüyen güzergâhım Sevilmek olsa da meşrebim İmkânsızı yalnızlığımın günbegün büyüyen. Sormadım asla, neden, diye Sorguladım kendimi sadece Olmazın oluru bir düş’ e mahal veren İçre dönük sesi eşrafın Ah dahi etmeden Ördüğüm ağıtlar Gördüğüm her karede yağan kar misali Gönlün rotasıdır umut Kardığım önüm Sağın solun umurumda olmadığı Bir dünya isem ben… Seninle doyumsuz ruhumun kanatlandığı Emsalsizdir içimden geçen Enkazıdır da şiirlerim yâd ettikçe yandığım Yağdırdığı Rabbimin Yalnızlığın tetiğine basılı bir şiir olsam ne ki Bir hüzün durağı bir de umut Kırıldığım kadar kıramadığım dünya ahalisi. Esvabım mavidir gözlerin gibi Endamım yeter ki kabul bulsun Rabbime koştuğum anbean Tüten her yanıkta sönen ateşin aşkla imtihanı Senle varım senle yoğurduğum ömrüm Tülü titreyen bir pencere Tüy diken ne çok kelam Lakin yoktur cevabı sunulanın Sadece beklerim Beklendiğime dair içimden geçen Sunumu kaderin başım gözüm üstüne, annem Koyuldukça gözleri gecenin Baş koyduğum huzura duyduğum özlem Sensiz de geçmesin artık hiçbir mevsim… |