ESARETİN BEDELİ
Bir rüzgarın sırtında her gün
Biteviye yorgun, uykulu gözler... Hamalı olmuşuz sanki hayatın İradesi esir alınmış kimlikler.. Uzun zamandır mahrum fark etmekten Uzun zamandır mahkum... Hiç durmadan akıp giden sesler, sekiller, renkler... Ve bu döngünün içinde kaybolmuş, sıkışmış, yolunu yitirmişler... Baş döndürüyor kalabalığın uğultusu Durup hiçe kitleniyor sonra bakışları Öyle bir yanıșın içinde kıvranıyor Yok olduğundan emin, görünmediğinde Varlığını bir yerlere gizliyor Bir masa altında da yaşıyor Bir koltuk üstünde Bir sarj aletiyle yapışık geziyor Bir kutu ilaç elinde Uzun süre duramıyor insanların içinde Yüzündeki kaslar acıyor bazen Sonra hem kalabalıkta biri kussa aniden tüm ahali kusuyor Ve bütün bu tiksinçlik içinde.... kınayıcı bakışları uzerine alıyor Alinmak uzerine kurulu bütün varlığı Alemdeki her şey onun varlığını tehdit ediyor Bir beton tepenin icinde sığınağı En son saksidaki yeşilliği de öldürdü Tek bildiği yeşillik dolaptaki marul. Çürümek üzere o da kizartmalardan imkanı olmuyor yemeye.. Daldan dala uçuyor O sayfa senin bu sayfa benim Aha simdi oldu aydinlandim, öğrendim, baskalaști dünya... Vesaire vesaire... Ah ben, bende olmayan bütün her şey.. Diye diye içinde ukdeleșen var hazinesi Ve ruhunu çoktan esir almış Boynunda ve kalbinde kireçlenme Ellerinde ve ruhunda uyuşma Parmaklarinda ve zihninde karincalanma.. velhasıl yitirilmiş bir dunyada yasayan son mohikan Bir distopyaya konu olabiliriz artık her birimiz Zira o kadar müphem de gelmiyor artık gelecek Esirdik hala da esiriz... |