Yasaklı Kiraz Ağacı
Yasaklı Kiraz Ağacı
-çocukluğuma dair_ Ankara 80’li yıllar- yaslanıyorum zaman örülü duvarlara dokunuyorum dokundukça özlüyorum bir ömrün kaçıncı sahnesindeyiz kısa metrajlı bir yapım sadece avuçta içimde sakladığım asıl miras güleç teyzelerin gün görmemiş masalları ve de denizin bir o kadar masum kızları parmak aralarımdan usulca süzülüyorum yersiz korkular gelip geçiyor biran karşı bahçenin yasaklı kiraz ağacı artık seriliyorum boylu boyunca uyumlu bir kafiye uzaklardan gelip yayılıyor dudaklarıma kör kuyu yusuf’un kuyusuna benzer bir kuyu bir kova yaşamı bekliyoruz saatlerce annemin endişeli bakışları düşüyor önüme ardından sevilesi gülüşü kayboluyor onu öpmelerim çıkıp geliyor yine ibrişim yağmurlar cemreler düşüveriyor kalemlerden coşuveriyor nisan coşuveriyor aşk en masum haliyle önce yürekte ardından mısralarda adını unutsam da aklımda sadece kalbimin abartılı ritmi ve duyulur sanıp gelincik olduğum o an ele avuca sığmayan yırtık uçurtmaları inatla savuran rengarenk yıllardı bende kalan şehrin amansız haykırışları da olsa ne dik yokuşun rüzgarı ne de mağlubiyetlerim ziyanım oldu gün doğumunun kızıllığında şükrüm teslimiyetlerim oldu O’na hiç yalan söylemedim kendime yaprak dökümlerinde dahi sarındım kök boyalı kilim desenlerime sevdim göç heveslerimi öylece belleğimden silinmiş elbet yara izleri gelip geçse de mevsimler vakit gelir sarar dalları baharın nefesi kiraz ağacı altında özgürce uzanan maviye boyadığım çocukluğum var benim eli yüzü düzgün duruşlarım utançtan yoksun, hoşnut yanlarım gibi delişmen şubatın uzanışlarını kucaklar şimdi bebeğim ve... Vildan Poyraz Coşkun 08.08.2017 |