Elif'e
ELİF ‘ E
Uç vermişsin bir kere, Kök salmışsın İçmişsin bir kere , yıkandığın ab-u hayatı Başın eğik , açmışsın gözlerini cennete mağrur mu mağrur Kanmışsın doyasıya sevgisine güneşin, Daha da çoşmuşsun… Dokunmak istemişsin rüzgarın oynaştığı pamuk tarlasına Boy atmışsın hiç hesapsız , Beslendiğin zenginliğin hakkını vermek için… Sana ne dendiyse onu değil Ne istediysen onu yapmışsın Gün olmuş küsmüşsün rüzgara Sana dokunup içini titretmediği için Oysa ki hep bilmişsin ,yegane aşığın o ‘dur Güneş sana hep yukardan bakmış Ama , bilmişsin ki o’nun da en sevgili aşığı sensin Ve diğer tüm aşıklarının arasından sıyrılıp o’na daha fazla bakmak için gölgeni sürmüşsün üzerlerine, Yoksun kılmışsın sıcağından , ışığından ve şefkatinden O anaç topaçın. Tüm nebatata ettiğin zulüm bir yana Acımışsın ya bir kere Tüm heybetinle kucak açmışsın börtü böceğe, uçar göçere Tohum olup , Döl olup düştüğün şu topraklarda birden fark etmişsin Hatta senden önce ruhunu sarmış bu farkındalık Ve tomurcuk tomurcuk açmışsın kendini bir o yana bir bu yana Uzandıkça uzanmışsın bir sağına bir soluna Sonra dönüp bir bakınmışsın etrafına Ne de güzel bir dünya… Çoğalmışsın Renklerin çoğalmış Artık nebatattan da dostlar edinmişsin Birini o kadar sevmişsin ki Sarıp sarmalamasına izin vermişsin her bir yanını Farklı yönlere uzanan kollarınla daha bir çok solumuşsun havayı Her nefes alışında hayranlığın gittikçe artmış Bazen düşünmüşsün -ki son zamanlarda en çok yaptığın şey olmuş ya düşünmek aslında gün geçtikçe ifaden toy çocuktan ergene ergenden de bir bilgeye yol almış bu yüzden daha da çok düşünmüş ama bi o kadar az konuşmuş yüreğin parçası olduğun olmaktan çok bunun doğruluğunu bildiğin bilmekten çok yüreğinin derinliklerinde hissettiğin bu ciddiyet neden? Elbette hayran olurken böylesi bir güzelliğe Bir yandan içine dönüp bakmak Sorgulamak Eli kolu bağlı görmek kendini Gücünü hissetmek görünmeyenin Şaşılacak bir şey mi ? Şimdi dursun dünya Bir dakikalığına Çok değil Bir dakika ! Bir ses versin Kadim zamanların dingin türküsü Ona eşlik etmekte çekinmesin rüzgar, salınsın yeni gelin gibi etrafında Bulutlar ağlasın çoşkuyla Çayırlar giyinsin bayramlıklarını al mı al Limanlarda denizlerden haber bekleyen yar bekleyen kadınlar kaldırsınlar başlarını göğe Kavalını üflesin yeni yetme çoban memo Iscacık ekmek kokuları sarsın ovaları Tavuklar daha bir güçlü eşelesin tezekleri Dursun dünya bir dakikalığına Kaderinden kaçan yavru ceylan gülsün bu kez Boğum boğum kahkahasında can bulsun gamzeleri Şairin dizeleri çınlasın , Yırtsın perdeleri Bir ana ağlasın Asker dönüşü hasreti dağlasın, Kavursun yürekleri Acımadan Acıtmadan çalınsın fezaya feryadı figanı Senin mutluluğun olsun, Aidiyetini sunduğun şu dünya senin mutluluğun olsun. İbrahim Gümüş / İstanbul / 2006 |