Marsilya da Bir İzmarit Hikayesi
Eski bir şiire başlar gibi başlayacağım,
Damağımda eskimiş şarap tadı. Saat sabahın dördü olmalı, Ya da olmamalı… Çok önemli değil. Son sigaram yanıyor kül tablasında… Kül tablası… Kimi ellerinden tutulmayı bekliyor, Kimi eğmiş boynunu hüzünleniyor, Kimi kıyametini yaşamış, Kimi kendi küllerinde boğulmuş… Yoksulluğumun ardındaki sırrı keşfediyorum. İçimdeki sarhoş en acıklı şarkılarıyla boğuyor sabahı. Yüzümün eskimiş hali aynalarda aks ediyor. Uçurum büyütüyorum işte gösğsümde… Sen değil misin; Yaslandığında göğsüme, Uçurum hikâyelerini betimleyen. Sen değil misin; Parmak aralarında dolaşan saçlarımın hüznüne eşlik eden. Sen değil misin; Yokluğumda sesimi büyüten solgun akşam üstü sofralarında… Son sigaram bitti… Kül tablasına boyunu eğmiş, Kendi kıyametini yaşamış, Bir hayat daha eklendi… Taksim de, İstiklal de, Beyazıt ta, Kabataş ta, Şahittir saydığımız adım taşları, adımlarımıza… Mehmedasım onbirağustospazartesi Gidilemeyenmarsiyadagarsonlahesaplaşmavakitleri |
Kimi eğmiş boynunu hüzünleniyor,
Kimi kıyametini yaşamış,
Kimi kendi küllerinde boğulmuş…
_________
harikaydı özellikle de burası mükemmeldi..........
yüreğinize saglık kutlarım kaleminizi...............