Hüzün
bir sözün olmalı,
bir sözüm olmalı, bir ilacı olmalı bunun bir sonu olmalı, yaşam gibi; yaşanan her acının dönmeli mevsim kış gibi, yaz gibi; hazandan bahara bir bilen olmalı, en güzel gülü bile neden soldurur hüzün kirpiklerin maskarasından ince bir yol yüzünün kıvrımlarında sonbaharda kuruyan meşe yaprakları gibi alev alev kızarır gözlerinde gündüzün siyahında damıtılmamış bir isyan dudaklarında yüreğindeki korla demlenirken acı; avuçlarına damlar hüzün metaneti kendinden bilmek, züğürt tesellisinden başka ne İçinde küllenen ateş, düştüğü başka bir yürekte ne eder bilirsin işte dilin sürçer, buğulu bir bulut geçer önünden kılın kıpırdasa bir an; tutamazsın, gözlerinden hüzün düşer elasına vurgun, kalpten sürgün dünyada tutuklu kalmıştır özün vahşi bir devrimin ardından, kalmamıştır söylenecek tek hece sözün uzun uzadıya dalar gider boşluğa ferini kaybeden gözün nikotin sarısı soluk bir resim gibi anılarına doluşur hüzün öylesine sessiz, öylesine telaşlı katar katar vagon geçer düşüncelerinden bir ceviz kabuğunu dolduracak cevap bulamazsın içinden kampanalar çıldırır, duman dumana karışır; ne tren kalır, ne gar yine yalnızdır hüzün yolcusu, son istasyon ve uzayıp giden raylar kalbin sıkışır, yılların yorgunluğu çöker ruhuna, omuzların düşer İçin üşür kendine sığamazsın ne yapsan, işte o an bırak düşünme bütün sorular cevapsız kalsın, biten her ne ise bittiği yerde kalsın geçer nasılsa; bir sözüm var, bir sözün olmalı unutma! önce kendin için varsın ve aldırma, gülsün yüzün, sarsa da bütün gölgeleri hüzün 01 Şubat 2011 Abdurrahman Güleç |