Arayış
Şiir
limandır sessiz çığlıklara ve bile bile susmalara; duvarlara hasrolmuş kesiklere ve tırnakların içinde kalmış güneş parçalarına. Şiir uyanıştır sözümona alkışlara. Ağıraksak yaşayışlara karşı bir sitem… hayır, bir isyan. Dalkavukça deyişlerce eskitilmiş alçak kelimeciklere bir yıldırım çakmaktır şiir, sözlerden öte. Küskün ve dilsiz duvarların sayfalara hasretidir, yalnızlık kokularıyla uğunmuş bir yığın çağrıdır şiir. İşte bu yılgınlıkla dökülecektir birazdan ağaran saçlar denize. Arıyorum… Aradığım bir ilgisiz münzevi. Bir tuhaf erdemle yıkanmış adına şehir denen bu ruhsuz fahişeden ayrıldım artık. Ayrıldım ve arıyorum. Aradığım ruhun varlığına hâlâ inanan bir sersem, bir meczup. Kulaklarımda ruhlarını Sam Amca’ya satmış pis kokulu politikacı sesleri… Ağzımda dilimden istemsizce dökülen sövgülerin buruk tadı… Arıyorum hâlâ, vazgeçmiş değilim. Nerde Karacaoğlan’ı bizden kurtaran mağaranın ağzı. Nerde ruhunda sükut çıbanı çıkan Yunus’un yeri. Kıtmir’in ulumaları yol gösteriyor bana. İşte karşımda bütün o yalnızların bütün o şairlerin öğretmeni… İşte karşımda kadim sessizliğe söz dalayan Emir Hac’ın ayak izleri. İşte her şey apaçık görünüyor yine. Dağın zirvesinde bir ilgisiz hilal duruyor ve çengelinde bir mahya uzanıyor göğe “Aradılar… aradım ben de ve arıyorsun öyleyse kulak ver yüce şairin yürek sesine…” |