Yokluğunun Mürüvvetini Görelim
İlk zamanlar uzaktı mahşeri ayrılıklar
El ele tutuşur koşar oynarken Gül bahçesinde uyuya kalıp Eve geç gelirdi hayaller Tahrip gücü yüksek sözlerinin Piminin çekilmesi dölledi Sırt dönüşünün doğurduğu yokluğunu Isıttığım yakamozları biberonla vererek Mülteci ninnileri kulağına yerleştirerek Ayağımda salladım Sokakta oynarken düşüp dizini yaralasa Ciğerime dikiş attırdım Çocukluğuna yetişmek için sırtımı kırbaçladım Emanetin olan öksüz yokluğunu Sol yanıma ilikledim Hem anası oldum hem babası Ne aç bıraktım nede açık Yemedim yedirdim Giymedim giydirdim Ne Sarıya çalan sırma saçları yapıklandı Ne Kirpikleri kaşları sürmesiz kaldı Biliyor musun Bütün oyun havası şarkılarımın Nakaratların da ağıt söyleten yokluğunu Sırtımdaki ceketi satıp okuttum Ela gözlü bir ay parçası gibi büyüttüm Aynı senin gibi utangaç Elimin emeği gözümün nurunu döktüğüm çeyizi Maraş işi oyma ceviz sandıkta hazır Düğürçüleri gelip gidiyor Hadi artık sende bir mavi geliş peydahla da Musalla taşı sırtımı üşütmeden Kumral yokluğunun mürüvvetini görelim |
Açılsın Maraş işi ceviz sandık saçılsın sevinçler hüzünler
Taliplisi alsın yarım kalmasın mürüvvetler...
Yine imge denizinde yüzdük.
Gönlünüze sağlık.