Altmış Saniye Seni Düşünürüm
Yolumu keser
Vicdansız camların ardındaki Üşüyen serçenin çığlığı Hasretinin ayazı sıcak hafızamı yağmalar Radyodan yıldızlara ok atan bir türkü Gözlerini on ikiden vurur Kazmayı küreği yakmam Seni düşünürüm Dört nala gelip kapıyı çalan mart Terkisindeki bahardan bir tutam içeri saçar Bulutun gözleri dolar Aklıma hucum eder toprak kokun İçinde Hanımeli çiçeği açınca Ben seni düşünürüm Ne zaman papatya toplamak için eğilsem Ne zaman güneşle iki çift laf edip el şakası yapsam seni düşünürüm Bilenmiş inatlarla düşünürüm İçten pazarlıklı gökyüzüne yaslanır Kısa aynalara bakar Uzun uzun seni düşünürüm Ben menemen yaparım Sen soğanı kırarsın Düşüncelerime perhiz yaptırmam Gün aşırı değil Alabildiğine seni düşünürüm Her gün göç eder ela gözlerin Bir kuş gibi saplanır aklıma Gitmesin diye hep güneyi düşünürüm Sensiz son günümün kolundaki saat Yirmi üçü elli dokuz geçerken Azrail bir dakika kaldı dese Ben altmış saniye seni düşünürüm |