Bir Aşk'ın Anatomisi
’İm’ di koyu,ağır bir ’im’ di
Yada ’im’ lerdi diyelim Sana bırakılmış olan İstekli yada isteksiz Ki sen yaralarım derdin onlara Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Umutlarıma giden yolumdun sen Ve seni bana getirendi o ’im’ ler. Maske takmış yada maskelendirilmiş Gün batımının kızılaştırdığı O kalabalık şehirlerde özledim ben seni Oralarda özlemlerim olmaya başladın. Gidişin vurunca bir kurşun gibi beni Gittiğin şehirlere gömsünler isterdim bedenimi Deniz yoktu gittiğin yerde (Ki ben ne çok severim denizi Ve içinde ’imren’ilecek sevdalar yaşayan O pervasız balıkları.) Özlemlerini içine salacağın. Rıhtımında ölmek isterdim ki bir denizin Sen rıhtımı olurdun o zaman. Ve sadece sen izle isterdim ’İmren’diğim balıkların beni öldürüşlerini. (Ki zaten bir onlar bir de sen anlarsın ya beni.) Nergisler içinde ama binlerce,milyonlarca nergis içinde Büyüyen bir papatyaydın sen Yalnızlığınla yaşlandığın... Ve koparıp seni Gidenler dönecekler mi acaba diye öğrenmek isteyen Terk edilmiş bir kenttim ben. Binlerce kentler içinde bir kenttim. Hangi kıtada olduğunu bilmeyen. Yıldırımların düştüğü ve sadece silahların aydınlattığı Yakılmış köylerden biriydim sadece eskiden Ve sen bana gelenlerin Yola bıraktıkları ayak izlerindeydin Onlarla ve olanlarla geliyordun bana. Ve sen ki beni yakan ateşin Bir türlü belirgenleşmeyen Renginde gizliydin. Ilık sulara yağan kar tanesi misali Yağdın yüreğime. Ya da bir duble rakıya bırakılmış buz parçası gibi O buz parçasının rakıyı yakması, O rakının içimi ısıtması gibi... Gözlerimin buğulaşması gibi O buğuya ismini yazar gibi Yazdın kendini yüreğime. Lâl olmuş günlerimde gelirdin bana hep. Ve susmak bilmeyen gecelerimde giderdin Yalnızlığın içimde erimesi gibi... Ama yine bilmediğin bir şey vardı sevgilim Lâl olan dillerimdi ki Gözlerim içine bakardı hep. Duran ama durarak konuşan Yalnız yaz geceleriydi seni bana getiren Ve o gecelerde yüreğin(m) e çizilmiş ’İm’ lerdi. Ki olmanı istemediğin tek kişiydin sen. (yorulmuşluğun vardı) Ve gitmesini istediğim bize yetmeyen yüreğimdi. Irak yollardan geldim Serin ama bir o kadar güneşli diyarlardan, Yalnızlığın şizofren kişiliğinden geldim Sen de ordaydın seni de alıp geldim. Geldim,geldim ki senli sabahlar olsun istedim Rehin alınmışlığımdan kaçtım da Yüreğinde mâpus yatmak istedim. Okunmamış ama hırpalanmış romanlardan kaçtım da Seni yazan bir romanda ilk sonbaharında yaprağını döken bir ağaç olmak istedim. Yada sen olmak... Irak diyarların unutulmuşluğuyum ben. Ve yıldızlar arasından düşüp Saçlarına takılan taşın gizemiyim. Mezar taşıma yazılmış, Ve Annemin ruhuma okuduğu fatiha’nın içindeki özlemle özlüyorum şimdi seni. Hasan Bilgin |