Ne diye.Kaderin solgun gülleri içinde Benim tek servetim bahçenin aydınlığıydı Şebboylar arasındaydı, evim Selvilerin üstünden batarken gün Bastırılmış açlığımda orucum Gözümde suyun zerrecikleri billurlaşırdı Her damlası bir sevda kasesi Ve lezzet iftarında şebnem tepsisiydi İşim resim yapmaktı benim Islatırdım önce tuali gerilsin diye Sonra güneşten alırdım gölgeye Ve yukardaki dağları boyarım Dalllara alacalı kuşlar konardı Seyrederlerdi beni Havuza kurna sesi akarda akardı. Issız yamacın rüzgar alan yerindedir köyüm Sarı toprakla sıvanmış evim Babamin ellerinin izi vardır Benim babam çerçiydi Kap, kaşık satar gönül hoşluğu alırdı Babam öldüğünde çokca yıldız kaymıştı Annemin saçları bembeyaz olmuştu Her şey yalan dedi annem. Saadet çemberinden geçtik biz Bilgisiz topladık meyvaları Bahçemiz duyguyla ekilir, hüsranla biçilirdi, Neşemiz yinede eksilmezdi Çocuklar durmaksızın oynardı Ben ses verirdim onlara. Tüm yükümü sırtlayıp Kaderin misafirliğine gittim. Tutkunun varlığını aradım Hüthütün kanat seslerinden ayrıldım Bir yer vardı kader yolunda Gönül doygunluğunun serin havasında. Neler gördüm neler Gölgem gibi adım, adım, Peşimde biri mi vardı Bir şale gördüm irfan bağında Birçok asu gördüm haylazdı Bilinçli bir fakih gördüm Dolu, dolu nasihat verdi Yüküm ağırlaştı Yol boyunda yanlız bir ağaca yaslandım Uyukladım biraz Zamasızlığa dalmıştım Mutluydum bu garip yerde Ne diye dönecektim ne diye Mustafa Yaman 1 mayıs 2021 |