Cennet meyvesi...
Bu değersiz ömrüme değer katan...
Beni yüreğinin hangi rafına koyarsan koy... Farketmez... Yeterki yüreğinde olayım... Sen... Cennetten yeryüzüne uzanan... Ordan ömrüme değen bir bahar çiçeği gibi... Elimi ayağıma dolaştıran kız... Söyler misin... Bu eski püskü sevgim... Seni soldurmadan yeşertmeye yeter mi? Bu hantal ve yorgun bedenim... seninle elele cennetin uçsuz bucaksız sonsuzluğuna ulaşır mı? Hayatın nice yokuşlarını aştım... Makaraya ip sarar gibi ne dert varsa yüreğime doladım... Yalnızlığı iğne bildim... Eskidiğine aldırış etmeden... Bir gün lazım olur diye sevgimin söküklerini kendim diktim... Söylesene cennet meyvesi... Bu gözler o güzel gözlerine bakmaya... Ruhum o güzel kokunu koklamaya değer mi? Ben aşkın yetimiyim... Utanmadan sıkılmadan... Ellerimi açtım kapına geldim... Sen övgünün hakedişi... Ömrünün zekatını vermediysen eğer... İhtiyacım var desem... Kapından boş çevirmeyip... Şu garibi sevindirir misin? |
Eğer: "okuyunca dağdaki çoban da anlıyorsa şiir, o zaman şiirdir" der. (asla küçümseme maksadı yok).
Şiirleriniz tam da bu tanıma, o benim işte der durumda... :)
Bahçe sularken yorum yazmak insanın gönül gözünü açıyor galiba... :))