ÂMA ŞEHİRDolaşırken âmâ bir şehrin sokaklarında Karanlık değdi gözüme aniden. Karanlık elbiseler giydim Ve her düğmeye açıldı bir ilik Dolaşırken karanlığın damarlarında “Açım”demeye hakkın yok Yoksa cebinde metelik. Dolaşırken karanlığın göbeğinde Bulutları öptüm dudağından Gülüştü bana yıldızlar kahkahayla… Atmışlar bir bebeği çöpe Tutup kundağından. Karanlığı yudumlarken âmâ şehir, Sessizliği yırtıyordu bir ses. Kimse duymuyordu. Çöplerin arasından Tutup sesinden,çıkardım bebeği. Yeni doğmuştu, Henüz kesilmemişti göbeği. Duymaz bağırsan da bağır bağır; Çünkü bu şehrin,âmâ olduğu kadar Kulakları da sağır. Bu âmâ şehir Çekmiş de üstüne yorgan gibi Karanlıkları besleyen bulutları, Ne şair dinliyor ne şiir, Yeşil ekin gibi biçiyor Yeni doğmuş umutları… Kendi körlüğüne ve sağırlığına Bakmadan bu âmâ şehir Başka şehirleri “Karanlıkları giydin”diye eleştirir. Ve bu konuda oldukça mahir. Sen başkalarını eleştirisen nahak yere Başkaları da seni eleştirir zahir. Ey karanlıkta boğulan âmâ şehir! Musluklarından karanlık akar, Su zehir. Sen karanlığın yanağından öpersin, Benim gözlerlimden akar nehir. Neden kendi denizinde boğuluyor gözlerim? Bir gün âmâ şehrin ufuklarından ay yüzlü Güneşin doğacağı,aydınlıkların karanlıkları Kovacağı varsıl-yoksul farkının ortadan Kalkacağı günleri özlerim. |