AÇILMASINI BEKLEDİĞİMİZ HAK KAPISI...Düş iklimleri… Mevsimin renginde saklı sırlar Göğe bağdaş kuran bir hurafe gibi Gönül sazında nazlı sızılar. Aşksa öykündüğü yüreğin Kabrin azabında sökün eden Bir melodi gibi Sırtlandığımız acıların meali. Karınca kararınca yaşarken Karınca misali yürüyen iç sesin de tek duyanı Elbet Hak kapısı beklediğimiz ki Açılsın ardına kadar… Kıyamet öncesi yaş aldığımız Yaşadığımız Yasadığımızdan da öte Pekişen bir kıvanç Sırık boyunda evrenin Siması belki de çekincelerin Severken zorlanmadığımız Gel gör ki nasıl da imkânsız itirafı. Bir çelme ise takılan Ne gam ne gam… Ucu yanan şiirden damlayan efkâr Ön sözü elbet hayatın Şiirin t/aşkın mecrasına dolan yağmur Ötesi yağması kesilmesin varsın Acının da nefesinde Saklı kalsın hevesi yalnızlığın. Bir renkse yaşamak Bir rubai ise içte saklı neyse taşlamak Ah, nazenin gölgemiz Sefasını sürmek ne ki? Cefa yüklü bir terennümde Varsa yoksa gidiş gelişlerin biçimsiz şemaili. Gidemediğimiz Götürmekse malı mülkü ahrete Hala sevmelerin muadili en münasip dille Kundaklandıkça varlığımız Kuru canımızdan başka ne ki? Yerli yersiz nazlandığımız. Bir alfabe ise hayat başa döndüğümüz Bir heceyse aşk yüklü fıtrat Kuruyup çöle döndüğümüz Gel gör ki baş veren umudun neferi Elbet sönmek bilmedi sevginin feri. Gökte saklı bakraç madem Aşkla dolan Nisan tası evrenin Ne varlık ne yokluk Tümlenen duygular Sonunda kâh galip geldik kâh hayattan soğuduk. Veryansın eden kimse uzağımızda Vadesi dolan günse Hevesimiz bir kez kaldı kursakta. Sözcükler titri yalnızlığın Kaleme dokunup bin sözcük işittiğimiz Canlı cenaze belki de kordan ibaret iç sesimiz Nazenin fıtratın izinde Sevdalı şiirin de nezdinde Hala çalakalem yaşamaksa derdimiz Ne mutlu ki çalıp çırpmadan yaşadık ve sevdik. |