Ölümcül Keder
Bu gece ince bir keman sızısına benziyor kalbim ;
Yine baş köşe konuğum, içimde ki hasretinin derin b’ölümüne. Sakiler kaldırın önümden özlem dolu bardakları , Kıvrıldım ihanetin mayhoşluğunda, aşkın sarhoşluğunda. Yorgunum yorgun! Söndürün leyl’in hüzne ışıldayan yalancı mutluluk mumlarını . Gözlerim artık seçemez oldu , Karşımda ki aynada durmadan ihanete gülümseyen, dost görünümlü sahtekarları. Seni nasıl sevdiğimi hiç bir zaman görmedin, hissetmedin . Oysa gözünde ki bir damla göz yaşına, gülücük çiçekleri kondurmak için, muzır yaramaz çocuk olurdum.. Ağrıdımı nazenin bedenin ; Vardiyalı beden işçisi gibi , gecemi gündüzüme katardım. Kaybetmekten korktuğum ne varsa vakitsiz beni terk eyledi. Sende de yanılmadım ! Dalından kopan hafif ağaç yaprağı misali, ne kolay düşürdün yüreğinden beni.. Ki; Nelere nelere göğüs germişti bir mevsim daha sende kalabilmenin hayali .. Hani “söz uçar yazı kalır “diyorlardı, Söylesene ! ne silebilir zamanın belleğinden, Kızaran yanaklarım ile “Seni seviyorum “ dediğim o ilk anı? Öyle böyle değildi gidişin! Hangi yollardan geçtin ; kaç dağı sinende ki azıcık nefesinle aştın? Rüzgar oldun da fırtınaya mı karıştın? Yoksa yağmur olup nehirlerden mi taştın? Hiç gelmeyeceğini bildiğim halde ; Tez gel diye ardından dökülen suyun, tek damlasına sığınırdı sessiz çığlıklarım, en yakarışlı dualarım. Nerden bilebilirdim ki ? Meğer içinde ölen mezarımı, kendi ellerim ile suladığımı.. Önce diyeceklerim çekildi dudağımın denizinden; Sonra çakıldım çaresizliğimin çöllerine. Yanık Ağustos’ta, körelen bıçaklarla doğrandı hayallerim. Sustum! Sustukça , her şeyi yutkundum. Gözlerimden akan hüzünleri gecenin siyahına düşürdüm.. Kahretsin! Uyutmayan sızılı özlemin bir yumru gibi oturdu gene zamanın üzerine . Dört bir y’anım sen, ama sen yoksun... Yokluğunu nasıl kabul etsin, Saç tellerinden mahrum ıslak kirpiklerim. Nerde ben de o yürek ! Nasıl yürürüm, bir zamanlar beraber adımladığımız sarmaşık kokulu sokakları ? Nasılda sahipsiz , gülüşümüz ile aydınlanan, küçük dükkanların puslu cam mekanları.. Ertelensin iliklere işlenen u’mutlu kavuşmalar . Gözü aydın olsun; ihanetin kanadığı dudaklarda, nur topu gibi ayrılıkları doğuran sancılı şiirler. Çektim gayrı senli düşlerimi göğün mavisinden, Y’ağmayan kara bulutların gizinde Kendi ellerimle öldürdüm gülüşlerimi Ey göğsümde şerh Damağımda gül suyu Genzimde ki akmayan ağu Dimağımda zul Gözümün önünde ki mil Senin de yolun layıkına çıksın ; Ey hüzne müptezel, solu(ğ)umda ki ölümcül keder.. Fırat YETİŞ |