Koca Yürekli Adam
Savaşta şehit oldu biliniyordu. Köyünde gıyabi cenaze namazı kılındı. Dokuz yıl aradan sonra saçı sakalı ağarmış olarak köyüne döndü.
Evinin kapısını çaldı, ben geldim işte ölmedim, döndüm demek istedi. Bir an bunun doğru olmayacağını düşündü. Ayalim, ya evlenmiş çoluk çocuğa karışmışsa diye de düşünmeden edemedi. Geri dönüp gitmek istedi ama bir türlü geri de dönemedi. Kuytu bir köşede olduğu yerde dona kaldı. Çaresiz ne yapacağına karar veremeyip uzaktan biçare evini izledi. Koyunlarını sürüye katmak için önünden geçen akrabası Hasan ile göz göze geldi. Hasan olamaz o Çanakkale de şehit düşeli yıllar oldu mümkün değil o olamaz diye mırıldandı. Yanına doğru yürüdü hayırdır birader birini mi bekliyordunuz diye sordu. - Tanımadın mı beni Hasan, ben dayı oğlun Seyid dedi. Hasan, köyde herkes seni Çanakkale de şehit düştün biliyor Seyid dedi. Şehit düşmeyi çok isterdim, isteyince olunmuyormuş kısmet olmadı be Hasan. Savaştan sonra tezkerem uzadı, sonunda işte gördüğün gibi sağ salim köyüme döndüm işte. Evimin kapısını çalmaya cesaret edemediğim için burada biçare kaldım. Hanımım belki kocaya varmıştır diye cesaret edip evime giremedim, evlendi mi be Hasan. - Hayır Seyid, çok isteyen oldu ama o senden sonra kimseye varmak istemedi. Sen gittikten sonra bir kız çocuğun dünyaya geldi, şimdi sekiz yaşında. Haydi durma git kapıyı çal. İçeri girmek için acele etme sakın, çocuk seni savaşta öldü biliyor. Babası olduğunu şimdilik bilmesin, zamana bırak çocuk bunalıma girebilir. Kapıyı çocuk açarsa biraz beri dur korka bilir, anasını çağırmasını söyle. Anladın değil mi, haydi bana müsaade, davarı sürüye katacağım, hoş geldin evine dedi Hasan, davarın peşinden yürüdü. ......... Dokuz yıl evvel olduğu gibi kapının tokmağını dört kez vurdu. Gözleri boncuk mavisi sarışın güzel kızı araladı kapıyı. - Kızım ananı çağırırmısın. - Ana bir amca seni çağırma mı söylüyor dedi. Kapı tokmağının aralıklı dört kez çalındığında heyecanlanmış, bu Seyid’den başkası olamaz diye de zaten umutlanmıştı. Elinde ki işi bırakıp, Allahım inşallah odur diyerek kapıya doğru yürüdü. Kapıyı araladığında eşiğin biraz gerisinde duran Seyid ile göz göze geldi, heyecanını gizleyemedi. Seyid sen diyebildi, hıçkırıklara boğulup göz yaşlarını tutamadı. - Aman Allahım sen, sen.! Seyid çabuk söyle bayılacağım dedi. - Evet hanımım benim dedi ve Seyid de göz yaşlarına hakim olamadı. Hasretle kucaklaştılar. Küçük kız anasının fistanı na sarılmış, dokunuşlarıyla çekiştiriyordu. - Ana bu emmi kim. - Kızım o senin.. ! dedi lafın sonunu diyemedi. Haydi git odanı topla bu emmi yabancımız değil diyebildi. Küçük kızın babasını kabullenmesi epeyi zaman aldı. ............. Yıl bin Dokuz yüz on beş, mart ayının on sekizi, düşman donanmaları Çanakkale Boğazını geçmek için saldırıya geçmiş, donanma gemileri toplarla Gelibolu sırtlarını dövüyordu. Havranlı Seyit Kilit bahir de Rumeli Mecidiye Tabyasının neferiydi. Queen Elizabeth zırhlısından atılan top mermileri Mecidiye Tabyası cephaneliğine isabet etmiş batarya neferlerinin çoğu şehit düşmüş, bataryada sadece iki nefer bir de batarya kumandanı Hilmi Bey sağ kurtulmuştu. Kurtulanlardan Niğdeli nefer Ali, diğeri Havranlı koca Seyid di. Ocean Elizabeth zırhlısını batırmaya ahdı vardı Seyidin. O iki yüz yetmiş altı kilo ağırlığında top mermisini arkadaşı Ali’nin yardımı ile sırtlanıp vinci tahrip olan bataryanın altı basamağını iman gücüyle çıkıp mermiyi namluya yerleştirip kamasını kapamış, düşman gemisi Ocean Elizabeth i dümen dairesinden vurmuş, Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlara çarparak mürettebatıyla batmasına sebep olmuştu. Seyid, bu başarısından dolayı Hilmi Bey tarafından onbaşı rütbesine terfi ettirilmişti. Zaferden sonra isteği üzere üç yıl daha onbaşı olarak Balkan savaşında bulunmuş savaş sonrası terhis edilmişti. Seyid Onbaşı terhisinden sonra on üç günde yürüyerek ancak köyüne varabilmişti. Köyde savaş ile ilgili anılarını hiç kimseyle paylaşmadı. Dokuz yıl da yaşadıkları kendisinde sır olarak kaldı. Ta ki Mustafa Kemal Paşa ile yüz yüze gelene kadar. - Mustafa Kemal Paşa 1929 yılında bir açılış için Balıkesir Havrana geldi. Açılış sonrası onuruna verilen yemek esnasında nahiye müdürüne, Seyit Onbaşı adın da Çanakkale savaşına katılmış bir neferi bulmasını istedi. Nahiye müdürü araştırılması için talimat verdi. Sonunda Seyid Onbaşının Manastır köyünde yaşadığını öğrenildi. Köyünden getirtilmek üzere iki jandarma neferi görevlendirildi. Jandarmalar akşamüstü köye vardıklarında Seyid’in evde olmadığını dağ da odun kesmeye gittiğini öğrenip dönmesini beklediler. Akşamın geç saatlerin de dağdan dönen Seyid Onbaşı kapı önünde jandarmaları görünce ihbar edildiğini düşündü. Ama kuşkulandığını da pek belli etmemeye çalıştı. Jandarmalar, korkmayın Havran’a gelen Mustafa Kemal Paşa seni görmek istiyor, onun için götürmeye geldik dediler. Seyid Onbaşı bu habere çok sevindi. Demek Paşam beni görmek istiyor öylemi dedi. ............ Jandarmalar paşa neden seni arar ki diye sordular yol boyunca Seyid Paşayı nereden tanıdığını anlattı. Savaş sonrası namım dünya gündemine oturmuştu. Paşam savaşa katılan İngiliz, Fransız, İtalyan general huzurun da aynı mermiyi bir daha kaldırmam istendi, defalarca denememe rağmen yerinden oynatamadım. Nasıl kaldırdığımı sordular " iman gücüyle kaldırdım" dedim. O fotoğraf içi boşaltılmış boş kovan, göstermelik dedi. Gece yarısı Havrana vardılar. Nahiye müdürü, ertesi gün huzura çıkacağı için banyosunu, tıraşını yaptırdı, temiz giysilerle hazır hale getirdi. Mustafa Kemal Paşanın isteği üzerine o muhteşem anısını anlattı. Paşa, savaşta olmazı başardığın için, sana maaş bağlatacağım dedi. Koca Seyid Onbaşı, Paşam ben vatan için vazifemi yaptım, istemem maaş bana haram olur, ama sizden bir dileğim var. Ormanda kurumuş dalları kesip kömür imal ediyorum. Havran’a Edremit’e götürüp el altından kaçak satıyorum. Çoğu zaman korucu yakalayıp baltama el koyuyor, kaçak kesimden dolayı ceza yazıyor. Kazandığımı ceza olarak ödüyorum. Eğer, emir buyurursanız da korucu baltamı almaz, ceza yazmazsa rahat geçinir kimseye muhtaç olmam Paşam dedi. Mustafa Kemal Paşa, ilgililere talimat verdi. Seyit Onbaşı’ya dokunulmayacak ona ceza yazılmayacak, onun ayrıcalığı var, o bir vatan kahramanıdır borcumuz ödenemez dedi. Verilen şifahi emire göre bir kaç yıl odun kesmesine müsaade edildi, görevliler tayinleri çıkıp yerlerinden ayrılınca, yeni gelenler ne Seyid Onbaşıyı ne de verilen talimatı tanımadılar. Seyid Onbaşı, bir süre daha dağ da kaçak odun kesmeye devam etti. Yaşlandığını bahane ederek kömür işini bırakıp Havran da hamallık yaparak geçimini sağladı. Dünyanın takdirini kazanan mavi gözlü dev adam, bin dokuz yüz otuz dokuz yılında elli yaşında, zatürreden hakkın rahmetine kavuştu. Cenazesi köyünde toprağa verildi. ............. Çanakkale Savaşında canlarını seve seve feda eden binlerce şehit ve gazinin sembolü olarak anılacaksın Koca Seyit Onbaşı.Tüm şehitlerimizin ruhu şad mekanları cennet olsun. (Düzenleme) mcicek120121 |