BİR DESTAN ANADOLU
Azaplar içinde kalmış, tarih boyunca
Kıran kırana savaşlar, sudan ucuz insan kanı Acı ve gözyaşının, sefaletin bini bir para Bir dem doyasıya gülmemiş yeri göğüyle. Ta o zaman su serpmek için bağrındaki yangına Cudi Dağında karar kılmış Nuh’un gemisi, Boşaltsa da bordosundaki denizlerin suyunu sırtına Bağrını yakmış, cayır cayır, emperyalizmin ökçesi. Sırtından hançerlenmiş bazen Bitmeyen çalkantılarla bilenmiş yüzü Eksilmemiş başından kar -bora, sayısız fırtına Yazmalı Satı kadının ayranına kanmış; Dostluk ve kardeşliğe açılmış bahçesi Yedi iklim birleşmiş, yedi bölgede Yunus’un sevgisi en köşede Yurdum Anadolu’mda. Batıya dönmüş, göz-kulak olmuş Asya’ya Gâh gökkuşağı olmuş, gâh toz- duman, kasırga Anadolu’nun bahtına. Bayrağı, ruhunun beyazına Şehidinin kanına bürünmüş Âşık olmuş, kırmızı ve beyaz birbirine Uçtan uca dolaşmış, gönüllerde dalga dalga Benim yurdumda Denizlerin var ya üç yanında hani, Maviliğini gözlerinden almış Mustafa Kemal’in Tuz Gölü’nün içinde yunmuş da arınmış kalbi Bin asrı bir ömre sığdırmış, gurbetlerde Son vatan parçasına tutunmuş insanım ben: Anadolu insanı... Bıçak kemiğe değmeden söylenmeyen, Ağız dil vermeyen suskunluğumda -Taşı toprağı beton ve asfalt, yıldızları sönük ve gözden uzak olsa da artık her büyük şehrimizin- Ayrı bir sihir var her yerinde ülkemin İşte İstanbul: muhteşem, büyülü, tarifsiz kent En güzel müjdelerin ışığı gözlerinde parıldayan Tarihi, omuzlarında bir kartal gibi taşıyan Mustafa Kemal’i dağ yürekleriyle karşılayan Seğmenleriyle bulunur mu Ankara gibi başkent Sakarya’da yazıldı kader, Afyon’da koptu kıyamet... İzmir yanık ve çileli, düşman çizmesinden Bugün bile der “Ata’ya rahmet.” Bursa, yeryüzünde kayıp, eski cennet. Antep, Maraş, Urfa az mı çekti zahmet? Özgürlük ve bağımsızlık en büyük kıymet Atalarından yadigâr asalet taşırsın ulusunda Başka hangi diyarın böyle damarı var toprağında Akdeniz’in ruha işleyen sıcaklığını Ve Zeus’tan gelen aşk badesini Venüs’ün elinden içerek Rüyaların en güzelleriyle sahillere uzanmış Bütün şairleri şaşırtan sarhoş Antalya Barış güvercininin armağanı kadim Antakya Hâlâ Battalgazi destanı anlatır, şekerpare Malatya Elma yanaklı Şirin’i resmetmiş bağrı dağlı Amasya’ya Yeşilırmak’a düşmüş gibi sırılsıklam Ferhat Aydın’ın efesi kılık değiştirmiş dadaş olmuş Erzurum’un iliklere işleyen soğuğunda Yer altın keşfedilmemiş servet Yer üstünde eşsiz nice cennet Ata’nın ayak iziyle namı yürümüş Samsun’un Suyundan içip bestelemiş gönül senfonilerini Orhan Yamacında Sümela’sı tarihi canlı Trabzon’un. “Bir fındığın içini yar senden ayrı yemem.” der, Bir karış topraktan rızkını çıkaran Ordu’n, Giresun’un. “Acıyı bal eyleyen” türkülerinin sıcaklığı kemençede, Doyumsuz kokuların böğürtlen, reyhan ve menekşede Başında hamsi tepsisi sipsi çalıp da Teknesinde horon tepmiş Karadenizlisi Aramışlar sevgiyi, ormanların kuytusunda “Âdem” yokken kurulmuş Çorum ve Nevşehir Yiğitler otağı, sürmeli Yozgat’la kanka Kırşehir Göçmekmiş sızısı ,”Sazı çalınan Sivas ellerinin” “Bitlis’te beş minare/ Yüreğim dolu yare” ... Başka başka zenginlik, her şehrin Kızılırmak sarılmış belinden senin. Görmek için güzelliğini. Yükselmiş de kocaman ayakları üstünde Bulutların üstüne çıkmış bin efsaneli Ağrı Dağı Selam vermiş karlı Erciyes’e, yemyeşil Uludağ’a. Kurban olduğum Kars’ın ayazında donan kar Pamuğa dönmüş Çukurova’nda Toroslardan Kaçkarlara, uğra Kaz Dağlarına Anlı şanlı destansın yurdum, Homeros’tan Köroğlu’na Dokuz destan söylenirmiş, Gelibolu’dan önce Truva’da Bir tütün sarımı geçen zamanda Nasıl destanlar yazarsın yurdum? Kemallerin mi yoksa? Namık Kemal’den Vatan’ı öğrendi Mustafa Kemal En doygun mânâyı aradı, söz örümceği Yahya Kemal Anadolu insanını sapsade anlattı usta Orhan Kemal Erdem çınarı, söz kuşu, barış türküsü Yaşar Kemal Sentezi Kemal Tahir seçmiş, sinemayı Kemal Sunal Dede Korkut geldi, dua kıldı hepsine doğalı Görmedi güneş böyle memleketi, doğdu doğalı Asırların yelisin soluğumda Dağında, ovasında, yaylasında sevda sevda Sıra sıra kopar, bozkırda yanık bir uzun hava “Ay dost” diye, geçer atadan oğula, telden dile Neşet’te Gönül Dağı, Veysel’de Uzun ince bir yol, olur Namusu herkese vazife genç kızların çeyizine Isparta’da gergef gergef örülür, gül oyalı danteller Hereke’de; el emeği, göz nuru, halı- kilim dokunur En temiz yüreklerle Allah kelamı okunur -Âyetlerinde bin yıllık sevgi ve hoşgörü okunur- Enbiya ve evliyanın mukaddes yolunda Mevlana’nın közüyle, Hacı Bektaş’ın özüyle Coğrafyanda nakış nakış işlenmiş gönül gözü Hasret’le yanmış da açılmış ney’in sekiz gözü İçini oymuş insanların kendi gibi ağlatmış. Bir o, düşündürüp de güldürmüş insanının yüzünü İnce zekâsı, filozof edasıyla Nasrettin Hoca asırlarca Pir Sultan’a ihaneti kalbinde duymuş, insanın Bağrına taş basmış, onunla bir söylemiş şiirini Her aileden en az bir çocuğunu kurban verir gibi Göndermiş uzun askerliğe, dönülmeyen Yemen’e Analar çekmiş her şehidinin âhını, yasını Arif’le üryan etmiş, tüm derdini sazında, Karac’oğlan yol vermiş, hava vermiş Musa’ya, Cura ve bağlama bir, kaval ve meyle seni Salmış gönül gülüne, muhabbetin gölüne “Tanrı’nın sol eli”ne, Erdal’ın tel seline Zeki Müren’in, Barış Manço’nun bal diline. Akarsu ve Mahzuni benzer seher yeline Sen koşarsın her yeniden doğumumda. Sende yaşar her hikmet Senle başlar her hürmet. Kişiliğiyle yoğurup şiirini, tacı olmuş, milletinin İstiklal’i görmüş de, hediyemdir, deyip naçizane Bırakmış yerini Akif, söylesin diye Necip’e şairane Nankörlerde sövgüsün, dilimde övgüsün sen. Kuvayı Milliye ruhunu bir tablo gibi betimleyen Nazım Hikmet’in mavi gözlerinde sen, desen desen Buram buram coşku, Uçurtmalarda içli içli türkü Anadolu. Hasret kokarsın her çocuğunda. Çocuk kalbi gibi saf, güzel ve paylaşımcı Sayısız uygarlığın döşeği Sayısız destanın kalbi Anadolu’m 72 milletin mirası, Sağı solu belirsiz deliler, Keşif bekleyen veliler sende Tarihin amansız uçurumunda. Mor dağlarında biten kekik ve çiçek kokusuyla Mest olduğum İsyanın bin türlüsünü yaşayan ve yaşatan Bedenimde kanım Anadolu’m Sana getirir Anadolu Aşar, dağını ovasını, Açar, kutlu yuvasını Sunar, son parçasını ekmeğinin Bölüşür en hazin yasını Sana getirir... Muharrem Delibaş (9 Aralık 2017-3 Ocak 2018) |
BİR DESTAN ANADOLU ülkemizi aydınlatan bir meşale gibi ayrıntılı okumak gereken son derece anlamlı, destansı bilgiler içeren harika yazılmış bir şiirdi kutluyorum tebrikler üstâdım.
Selamlar ve saygılarımla.
ŞÜKRÜ ATAY tarafından 2/20/2021 12:56:12 AM zamanında düzenlenmiştir.