Dünyada Adalet VarmışBalatta tavla oynuyoruz Hüseyin ile İstanbul’ a bahar gelmiş Haliç’ten yayılan alışıldık kanalizasyon kokusu Yozgatlı Osman Abinin yeri Beş masası, yirmi dört sandalyesi ve dört taburesi olan Küçük bir yer ama, Dünyanın en güzel çayları bu kahvede yapılır Ve de ekler Osman Abi : ‘baba mesleği evlat babam hep iyi çay yapardı benim daha iyi yapmam lazım’ Hüseyin Erzurumlu Kıtlatmaya çalışıyor kesme şekeri Memleketinin insanları gibi Ama nafile, burası İstanbul Her memleketten insan bulursun da Memleket havası bulamazsın Boğaziçi bilgisayar mühendisliğinde okuyor Hüseyin Genel kültürü fena sayılmaz ama, Her şeyi bilirim havası yok mu, Deli eder insanı Tam vermek üzereyken tavlayı koltuk altına ‘dünyada bir adalet var ama, insanlar çok asi, beğenmiyorlar hiçbir şeyi’ demez mi Demek dünyada adalet var ha Hüseyin! ‘Emin misin Hüseyin?’ dememe kalmıyor Bekir Amca girdi içeri ‘uyku tutmadı. Bu melet bitirecek beni’ diye söylenmeye başladı Yozgatlı idi Bekir Amca Otuz senesini vermişti devlete, Sınıf öğretmeni olarak Otuz senenin yirmi beşini Köy okullarında geçirmişti ve asla övünmezdi ‘bu devlet benim, bu topraklar da bu çocuklar da, o köylerde eğer eğitim bir haksa herkese eşit verilmeli’ derdi Bekir amcanın derdi böbrekleriydi Bir böbreği bitmiş, diğeri diyalizde Yedi yüz milyon maaş, üç yüz milyon kira Ve evde besleyeceği üç boğaz…. Sıkıştırıyordu geceleri, Tek evladı varmış Onu okutmak için elinden geleni yapmış ODTÜ inşaat mühendisliğini bitirmiş Yine ODTÜ’de master Amerika da doktora yapmış Hala gözleri dolar anlatırken Her Türk genci gibi şerefle gitmiş askere Hakkari Yüksekova çıkmış usta birliğine Osman Amca korkmuş Sene 1996 Terör kol geziyor o zamanlar İçimize işlemiş ‘baba ben gidiyorum. Hakkını helal et’ Demiş ayrılırken Arkada bir eş, iki çocuk Bir de gözü yaşlı anne bırakarak Gittiğinin 34. Günü hain bir pusuyla vurmuşlar Osman oğlu Mustafa Kemal’i Osman Amca hem severmiş hem de taktir edermiş Atatürk’ü Oğluna da koyması bu yüzdenmiş Bir telefon gelmiş Hakkari Bölge Komutanlığı’ndan Sene 96 mayısın on dokuzunda Mustafa’nın yirmi yedinci yaşına bir gün kala Kıdemli Binbaşı Celal Beymiş telefonun ucunda ‘Mustafa Kemal cesur ve şerefli bir askerdi başımız sağ olsun….’ O günden hatırladığı tek cümle bu Osman amcanın Sonrası ağıt, gözyaşı ve derin bir acı Dört yaşında ki Buse’nin anlamsız bakışları Ve nice sonra çocuk gözlerinden süzülen İnci taneleri… Bir annenin feryadı, Babanın sükunet içinde ki çığlıkları… Genç yaşta dul kalan bir eş Ve altı aylıkken babasız kalan Osman Emin’in Ömür boyu sürecek baba özlemi Vatanı için canını feda eden Kemal’e Devletin verdiği hediye: Bir madalya, bir plaket ve, Yüz elli milyon maaş. Hüseyin! Şehit olmak şereftir Herkese nail olmaz o yüce mertebe Ama aynı topraklar içinde Bizi birbirimize düşürüyorlar Hüseyin! Kardeşin kardeşi vurması, Kardeşine ateş ederken vurulmak Ne zamandan beri şehitlik oldu Hüseyin! Ve şimdi söyle bana Hüseyin Dünyada bir adalet var mı? İnsanların asiliği mi adaletsizliği sağlayan? Yoksa sonu gelmek bilmez hırsları mı? Hüseyin söyle bana Hala dünyayı anlaya biliyor musun?? (Osman Amca ve Mustafa Kemal’ in anısına ) D |