KAN VE MAZOT KOKUYOR BU DEMOKRASİMezopotamya Kanın, kinin, irinin Vahşetin ve ihanetin coğrafyası Günler yorgun ve suskun Bir bekleyiş sessizliği Zifti gecelerden bir gece Birden Ay ağlamaya Yıldızlar, demokrasi olup yağmaya başladı Özgürlük geçti taptaze gelinlerin Gençlerin, körpecik bebelerin üzerinden palet palet Ölüm kustu, kan kokusu kapladı yeri, göğü Çelik kanatlı kartallar bulut bulut Yırttılar gökleri Zulüm ve alev kustular Paramparça insanlık, sergen Küreselleşme, insan hakları fışkırdı Büyüleyici, Cazibeli Semiramis’in Babil’in Asma Bahçelerinden Kana bulanmış, kan ağladı Dicle Ana gibi yardı, bombalanan, yakılan Yağmalanan diyardı şimdi Bağdat Bir Ceylanın, Sakarcanın Yürekleri gibi sıcacık topraklarında Mazota benzin edildi Birbirine boğazlatılan halkların kanı Köle, mülteci, aç, sefil ve mazlum Çocuğu kucağında Bir sokak ortasında kurşuna dizilen Fellucelerde, Ebu Gureyb Cezaevlerinde Tecavüz edilen babalar Dölevleri Conilerin, Haramilerin tohumlarıyla dolu Ve Selvi boylu, kısrak belli Saz gibi Kızlar, Kadınlar Kusasım, tüküresim geliyor Kahpe yürekli emperyalizmin Fahişe beyinli işbirlikçilerin yüzüne yüzüne Kan ve barut kokan Bir damla mazottur bu topraklarda Yıkıntılar arasındaki ürperten Öldüren acı, tiz, titrek çığlıklar Ve kahreden çocuk ağlayışları Kara sarı yanaklardan süzülen Kan ve gözyaşlarıydı İnsanlığı yıkan insan hakları Kolun, bacağın kopup savrulması Bedenlerin delik deşik olması Ürkek bir bakış, bir yalvarıştı Bu “Kirli demokrasi” Bu savaş, gece ile gündüzün Kış bahar aylarının Açarken solan tomurcukların Çiçeğe durmuş kardelenlerin savaşı Koygun hoyratlar çağırıyor Kuşların kanlı kanat sesleri Ölüm çığlıklarında “Baykuşlar” Ana gibi Tanrısal Bereketli bu topraklar Bütün zamanlar “Yezid” olmuş Her yürek bir “Kerbela” Şivan eder “Ocaklar” Kan ve mazot kokuyor buralarda Esen serin imbat rüzgârları, Seherin sam yelleri Hiç gelmeyecek baharlara kalan sevdalar… Ey Türkiye Halkları! Beyinleri, 1300 yıl öncesi Yezid ’in kanlı ve kirli zihniyetine kilitlenmiş; yakın tarih – BOP’tan bile ders çıkartamayan öngörüsüz, mankurtlaştırılmış “Eş Başkanların” etnik ve mezhep rotalı gemisinde, kan ve gözyaşı bir ummana doğru yol alıyoruz. 4 Aralık 2015 / Antakya |