Rüveydakıraç toraklarımın ana erkil’i Rüveyda duruşlu gönül revanım baksa huzur denizlerimde deli bir mavi umuttur belki de senden usul usul gidenim asude bir gönül engini şirazesini bana kör düğüm bağlamış incecik ruhumun ömür yası Zühre yıldızımdın bir baksan belki de dağılırdı ufuklarda seninle muhacir yalnızlığım nice öfkenin kederli yalnızlığı tutmuş benimde iki yakamdan titretiyor bütün bam telimi halimi arzdır geçmişi ezel günlerden dağılan cümlelerin öznesi bu yerden dokunur sonsuz bir emir yedi kat arş ötesi... bu sabahtı rıhtımında dolaştım delice savruluşlarımla gönül yaralarım kanadı bilsen bu yıllarım, hep seni, hep seni aradı bir kırmızı gül kadar "aşk" kanadı sorma bana o eski günlerden bir canım vardı kanatları kırık şimdi çölündeyim o eski günlerin hayali serap gibi döndün dünyamda bir yanım da Fizan, tutsağıyım yine gel desem de gelinmiyor aşk bu benden ve senden silinmiyor uzaklarında çok bekledim seni turnaların telli kanadında bir kanat daha taktım acıların gül yanında sen söyledin adını ben dinledim "aşk" diye... pırıltısı gözlerimi kamaştıran ay yüzünden gelir gibi içimdeki bir bana fısılda yorgun halimin afili düşlerinden güneyin kahır denizlerinde defne yüklü kadim zeytin ağacıyım ben; asi bir gülümseme ile bakma bana sıcağında bir ömür yandım yağmurlarınla ıslandım ve senin tarihine yaslandım koca çınarların kadar gün gördüm hepsi de bu kış yaprağımı döktü bir kader yokuşum kıyısında sıcak bir Akdeniz dalgaları beşik bir o yana bir bu yana bir bilsen beni gözlerinden başka aynadaki bir "ben" öptü... 27/01/2021 İskenderun |