belki de özür diliyorum..!uzak kaldık rıhtımlardan el ele, kol kola pamuklu şekerler... bütün yangınlarımızı unutmaktan uzak kaldık, ne sevişmelerimiz vardı ne tavana dikip gözlerimizi,dudaklarımızı ısırmalarımız hiç kaçamak ve düşman bakışlar yememiştik kalkarken ! yaşlarımız ; hiç bir insanın yokluğundan sebep bulmamıştı biz o kadar küçüktük işte... o kadar soyut ! belki de..? ... üç kişilik bir dünyaydı ilkokulda -yaptığımız- resimlerimiz (çevresi çitle örülü ev, yukardan aşağıya doğru genişleyen bir akarsu, bir de iyice kaplasın diye kağıdı,iki büyük ve iri ağaç o ana kadar belki de hiç görmediğimiz ağaçlar! güneş,bulut,köprü... ve M harfinden - başka hiç kimsenin anlayamayacağı! - kuşlar !! ) ... oysa hiç el ele tutuşmuyordu o anne,baba ve çocuk çünkü olmasını istediğimiz buydu... (kendi)içimizden bir kaç kişi -gerçeği- çiziyordu, eksik yanlarını hep unutsa da... ... !yavaş yavaş içimize çekildik! artık kimse sormuyordu anne ve babamızın adını yazabildiğimizi... bütün ilmuhaberlere kendi adımı yazıyordum artık o kadar çok -kağıt- vardı ki; -şimdi apartmanlara dönüşmüş evin- yanına ikinizi (bir de ben ) çizecek... ve o kadar çok kağıdım var ki şimdi; adımı yazabileceğim adını,adını baba,anne ! üzgünüm ki; hayat bacaklarımı hissetirdi bana, ayaklarımı... nerdesiniz ! ... dünyanın -en- anne ve babası’na... |