Mösyö Aramis ve Carlotta
bin yedi yüz kırk sekiz...
’merhaba Mösyö’ dedi genç,kıvrımlı kız! ellerinde katedral kırmızısı şaraplarıyla... ve titreyen sesi dökülmeye devam etti ince dudaklarından,ürküten bir ihtişamla ’gökyüzü ne kadar da kalabalık bugün’ ’cehennemdeki tüm arsaları ben aldım (*)’ dedi. sen hurilerine akıt içindeki derinsiz suları yalnız... en dibinde cehennemin ya da yedi kat yabancısı cennetin (...) ne fark eder kimliğinde ne yazdığı,masum değilsin! merhaba Mösyö! bugün çalınan kurabiyelerimin hesabını kuşlardan soracağım... uzak ve silikti kuşlar yine de, yangın gibi... ve her yanında cehennemden çalınmış ateş çığlıkları... sahi senin adın neydi? hangi gece düşmüştün tenime? benim adım Carlotta! Ufacık ve kadınsı… Tanrıya kurban edilmiş bir bakire! Çarmıha gerilmiş genç bir kutsalım ben Sana ’en’lerinden daha yakın Ve cennetin soysuz yalanlarını getirdim Sen de suçlusun en az kuşlar kadar! Dedi. Carlotta! Benim minik kelebeğim. Taze teninde heveslenen hücrelerim kadar ıslak mısın? Ve cesur musun en az yalanlarımız kadar? Acılarla kadın olmuş bir masum… Tanrıların akan yalnızlığına biat. Carlotta! Benim minik bakirem. Söz veriyorum yalnız seni hatırlayacağım öldüğümde! * Dünyadaki ilk Hristiyan devrimci din adamı Martin Luther anısına ( Bu cümle ve rumuzum dolayısıyla yanlış bir fikre kapılma sevgili güzel insan) |