yüzüne şahit olmayan habersizlik
aynayı organizmalara benzeterek düşlüyordum
çatlayan yerlerini çorağa benzeten birinden ayrılan ürkütücü nüanslarım vardı bilmezlikten gelmeye dönüşseydi bilinmezliklerim sustum yaşamın dışına çıkana kadar yürüdüm gözlerimi hiç göremedim başka gözlerin çekirdeklerinde bakmadım kimsenin gözüne uzakta bir karanlık vardı düş gibi başlıyordu doğrulduğu yerden ve ben anasız ve ben babasız iç sesi ahraz ve hisleri kapalı karanlığa giden şeylerin sürtündüğü boşluğu dinledim seslerin yanışını bi sevgilim olsaydı karanlığım, hypatiam |