Jules Verne
1960 baskısı, doksan sekiz yaşında bir türkçe
düşünsene; uranüs yine vardı oybin manastırı harabeleri’nde çizilen o tablonun anlattığı şey terkedilmişlik romantizm değil onu; quasimodo’nun eklemlerinde barınan kifoz anlatabilir ancak yeniden ve yeniden birbirlerinden bihaber yinelemeye geliyorlar ya yaşamı eski ve yeni çocuklar down gözlü bir bebek kadar güzel bakıyorlar ara sıra merakla dokunulmaz bir keten bağla birbirlerine kenetli 1960’da o en çok tazyik yazıyordu masasında tahminimce sabahları saatlerce sürüyor adını hatırlayıp yaşamı hala itelemeye çalışması çocuklara yer açıyor romantik bir düşünce bu nacak bilemeyi önce öğrenenlerin daha sağlam duyguları var ak bir söğüt ağacına yazıldı "arzın merkezine seyahat" söğüt kokuyordu 1961’de hala susuz bir dal gibi esmerleşti kimsesiz sehpalar gibi tozlandı bir inşaat tahtası kadar eski koktu selüloz bu hikayenin en dinamik adı bu hades’i bulamadılar yerin dibinde depresif ve herkesten uzak kaynayan sularda öyle bir mite denk gelinmedi konumuzla bir alakası yok öpüşmeyi bastırmak için bağıntılar kuruyorum saçmayla dağılır ya tutkunun odağı eski bir ilçe kütüphanesiydi, karanlıktı ve kar yağıyordu çaresizce herkes kar demekten başka bir yol bulamazken ertesi gün koydum o arap kağıdını o sayfaya ve sanırım yine tütünüm yoktu |