Asırlık aşık
Sevdiğimin gözleri düştü aklıma
Üşür kalemimin çizdiği ismi Sararır solar bakışları Gürültücü ağırlarım yolcumu Her çaldığında sözcüklerimin kapısını Şair olmadığımı bilirim Hüzün konar aşk’ın dallarına Unuttuğum bir besteyi ararım gramofonda Bu yüzden Mutluluğun gölgesini yakaladıkça Gökkuşağı olurum Ve Sevdiğimi anarım İstanbula karşı yudumladığım çayımda Şimdi ben Asırlık bir ağaç kadar aşık Kollarını maviliklere dolamış |
Ne mutlu!
Elde çay İstanbula karşı...
Herkesin neyi varsa Şairin mutluluk anahtarı var...
Şairin mutluluğuna... :)
Çok saygımla.