Geçmiş Zaman
Rüzgârımız sertti kışımız yaman,
Keçeleşmiş yastığımız olurdu. Güz zamanı kelekleri sapından Arıstaktan astığımız olurdu. Tarhanayı yapraklara düzerdik Şerbetleri tülbentlerden süzerdik Yoğurdumuz maşrapada özerdik Pekmezimiz, bastığımız olurdu. Gün doğmadan evvel çifte giderdik, Dağlarda dolaşır davar güderdik İşi bitmeyene yardım ederdik, Yeller gibi estiğimiz olurdu. Herkes telaş ile bağda bostanda, Çok tabi dururdu bacı fistanda, Özümüz bulurduk türkü, destanda Feleğinen küstüğümüz olurdu. Herg ederdik tarlaları sabanla, Ekilince düzeltirdik tabanla Çokça söz etmezdik elle, yabanla Hicap duyup sustuğumuz olurdu. “Hayadan huyadan” diye başlardı Oyunlar ta içimize işlerdi, Kış boyunca vazgeçilmez düşlerdi, Dağdan odun kestiğimiz olurdu. Eşe dosta ohuntular giderdi, Düğün günü herkes şenlik ederdi, Yiğitler meydanda güreş tutardı, Bazen alta düştüğümüz olurdu. Doktor bilmez yaraları dağlardık, Ocak başı taze ekmek yağlardık, Çatı yoktu dam üstünü loğlardık, Sabır ile taştığımız olurdu. Pamuklu ipekli kumaş almazdık, Vara yoğa boşa coşup gülmezdik, Çarık variyetti lastik bilmezdik, Gün vurdukça şiştiğimiz olurdu. Kurdoğlu sabırla bekler yazları Kulağımda çınlar anam sözleri Ata yurda hasret duyan gözleri Buğusundan kıstığımız olurdu. |