Denden
..............................Sevgili Arkadaşım Taner ARTVİNLİ’ye
Unutmuştum seni büsbütün Ta çocukluğumdan kalma bir yara izi gibi Bulutlara Salıncaklar bağlayıp kördüğüm Mavi iklimlerin, Kristal köşklerinde eyliyordum gönlümü. Unutmuştum seni… Caretta caretta’ların göç yollarını… Sirilanka’da yaşayan, beyaz karıncaların biyolojisini… Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde Kişi başına düşen, Yıllık patates tüketim miktarını Madagaskar’ı, Zimbabwe’yi Ekvator Ginesi’ni Haiti’yi Yoksulluğu, Açlığı, Ölümü Senden daha çok düşünüyordum… Chişinau’deki bağlardan Bu yıl alınacak, şaraplık üzüm rekoltesini… Merlot’un kokusunu, Cabernet’in lezzetini, Pinot noir’in eyerimsi buğusunu ve koyu rengini, Chardonnay’ın ekşimsi burukluğunu Ne kadar düşünüyordumsa Seni de o kadar işte... Yılların ötesini, Denizlerin, Gökyüzünün, Ay ışığının, Yıldızların, Zamanın ötesini Senden daha fazla düşünüyordum… Unutmuştum seni… Açlıktan ve hastalıktan eriyen Afrika’nın kara mucuk çocuğunu… Somali’deki kabile vurgununu… Mısır’ı… Şam’ı… Gazze’yi… Müslüman çocuklarına vurulan gizli darbeyi… Sağını, solunu Dünyanın kaç bucak olduğunu! İt soylu insanlarla dolduğunu! İyiliklerin ve güzelliklerin birer birer solduğunu… Yalancı baharları… Savaşların sonunu… Para babalarının, Silah tüccarlarının, Tin’ sizlerin ve dinsizlerin oynadığı bu kirli oyunu, Senden daha fazla düşünüyordum… Tazmanya Canavarının anayurdunu… Fildişi Sahilleri’nde yaşayan, deniz kaplumbağalarının popülasyonunu… Soyu tükenmekte olan sevimli pandaları… Şaşkınlıkları ve çaresizlikleri Gözlerindeki şehla bakışlarına ilmeklenirken, Hunharca katledilen fokları… Kırmızı denizlerde hançerlenen balinaları ve Bunların ekolojideki önemini, Senden fazla düşünüyordum… Unutmuştum seni... Geçen gece, Akdeniz kıyısında bir köhne meyhanede, Bilmem kaçıncı kadehimi, Şerefine kaldırıp yudumlarken; Bir yandan da dalga dalga rıhtımına vuruyordu usumun, Mazimden sökülüp gelen, hüzünbaz kederlerim… Ömrümün özet görüntüleri geçiyordu, beynimin dev ekranından an an... Kurgu ve montajdan sorumlu hücrelerim, Aslında her zerresi sen olan hücrelerim, Seni de eklemişler görüntülere, İstemesem de... Aklıma geldin birden! Baktım, aslında hareketimiz AŞK’aymış ama Şeytanın niyeti başkaymış… İkimize de sarı kart göstermiş... Bilirsin, sarı hüzündür aşkta! ‘’Aşksa; yanmaktır! Durmadan Ve dumanını duyurmadan, İçin için yanmaktır… Aşk, acıyı yamanmaktır… Tebessümlerle maskelerken sancıyı, Palyaço olmaktır biraz… Gülünç hallere düşmektir aşk… Acınası… Komik… Ama ne olursa olsun; Boş yere harcanmış, Bin ömre bedeldir AŞK’’ *** Sonra… Sonra şarkıcı kadın geldi masama. ‘Fikrimin ince gülü’ nü istedim. Çok güzel söyledi galiba! Sarışındı galiba! Seksiydi... Çekiciydi… ‘VURGUN’ u söylettim ardından… ‘’ Ne kadar zulmetsen, ah etmem sana Her iki cihanda, gül kana kana Seninle cehennem, ödüldür bana Sensiz cennet bile, sürgün sayılır’’ İyi söyleyemedi. Hoşuma gitmedi! Başka masalara gitti… Aradan aylar geçti. Aradan yıllar geçti, Hükümet değişti Ama… Ben değişmedim galiba! Ben yine hep aynı telden... Ben yine eski ‘Ben’e denden... Dünkünün, dünkümün aynı... İskenderun, 16 Temmuz 1996 Ali Asafoğulları |
Yüreğine kalemine sağlık
________________________________________Selamlar