?
son gunlerde
bildigim yerlerden geliyor butun sorular bu yüzden ayağa kalkmak icin zorlanmayışım... işim basımdan aşkın bıraksanız bir koltuk üzerine uyuyup kalacak kadar hatta cıkarken unutulacak kadar yorgun ve umarsız bakışlarım sesimin tonundan belli vagecilecek birsey olmayışım üzerimdeki tozu temizleyince ortaya cıkan bilinmeyen bir dilde değil aslında uydurma işaretlerle yanyana iyi duruyor diye burdayım, yazıslarım... yabancı sevda takviyeleriyle ayakta duruyorum belki de hani şu belgesel kanallarındaki adli olayların anlatıldıgı ve genelde yaralanmayla biten olaylarda yaralıya verilen kan takviyeleri gibi sonra huzur takviyeleri akıl takviyeleri raydan cıkan vagonların tek tek yine aynı rayların uzerine konma cabaları konamayan vagonlar ucmaya devam eder mi? yüzünden silinir mi bu aşkın tebessumleri yoksa giderken yanında mı götürürsün tebessümlerini... bu yuzden mi her geride kalanın elinde avucunda hep bir sulugözlülük kimisi salya sümük bagıra cagıra kimisi ısırıp dudaklarını icine yüzünün asıklıgı sanki bir hediye belki de anlasmalı bosanmak gibi paylasılırken tebessumler hep bırakıp gidende... eğlencenin saati ve yeri oluyor mu? yoksa insan kaybederken bile eglenebiliyormu bir mezarlıgın yanından gecerken mırıldanmak duaları yada sakat kalmıs bir insan görunce yinelemek, yenilemek imanı bunun bir zekatı varmı yoksa insan yaptıklarına sayılsınmı ister her hesaplasmada bu yuzdenmidir öfkesinin dinmemesi insanın erken bir hesaplasmadan sonra bir parcasını kaybetmesi bedeninin... eglencenin yeri ve saati oluyor mu? yoksa unutmamalımı insan erken gelecegini hesaplasma saatinin... sevdayamı tutulur insan yoksa sevdaya mı tutunur... bu bir doğa kanunumudur yoksa kendisimi kasınır insan yoksa doğal bir yetenekmidir bu doğustan gelen her insan aşık doğar buyudukce unutmayı ögrenir unutamadıklarını şarkı dinlerken anımsar sarkı bitince abartır şiirler yazar kimisinin abartısı sessiz telefonlar alkolle yıkamadan cıkmayan izleri bazısı derinlerinde dikişleri ne kadar sık atarsa atsınlar incecik deri sanki biraz sert dokunsa biri yeniden acılacak sakındıkca üstüne gelir her söz insanın sanki her şiir onun yarasını daglasın diye yazılmıs sanki her dağlandıgında rutbeler işlenir apoletlerine sanki rütben ne kadar yukselirse o kadar aşık derler adama ve aşk doguştan kanımızda biz unutmayı ögreniriz kimimiz sınıfta kalır tadı damagında esaslı bir askın tekrar eder bu sınıfı unutana dek aşkı... |
güzel bir yorum .
tebrikler.