-Sarhoş aşklar zamanı...az ötede, yolun ölüme b/akan tarafında, kahverengiye kaçan tüyleri ile bir köpek su içti, mor çiçekli ağacın dalları oynadı yerinden.. ... küle dokunan gözleriyle kadınlar geçiyordu kaldırımdan. karşı kaldırımdan da eski anıları olduğu adamlar.. pembe görünüyordu kaldırımlara dağılmış ve henüz ağacın dallarında devrime tutuşmuş çiçekler; yaklaşan otomobil ışıkları değince üstlerine. taşların arasına yuvarlanmış, kimisi hala sönmemiş izmaritler görünmüyordu dikkatli bakmadığında. ki, dikkatli baktığında her karanlığın altında birilerini bekleyen insanlar seçiliyordu, henüz sönmemiş izmaritler gibi kaldırım taşlarını andıran binaların arasında. kuş cesedi kokan şehrin ortasında, karanlık bir gece çökmüştü kimilerinin göğsüne. aşkın bu en karanlık saatinde düşünceli tavrıyla bir bankta, kitabının üstündeki yeni çakmağını, ayağının dibindeki çiçekleri düşünüyordu bir adam. her gün karanlık bir gece gibi göğsüne gömülürdü insanlar. o ise, mor çiçekli ağaçlar yetiştirmiş omuzunda. belkide üzülüyordur. seksenlerde şahitlik ettiği işkenceler gibiydi, yanan izmaritler gövdesinde. her insan dünyanın birer yara izi gibiydi; kendisi de. çok geçmeden kalktı ve karanlık bir gece gibi anılarının üstüne yürüdü. onun ayak izleri ile kahverengi bir köpeğin su içtiği, mor çiçekli ağacın altında çiçeklerin onun ayak izleri olduğunu düşünerek, bastığı her yeri aydınlatan kadını hayallerini gündüzlere bıraktı. gecenin sadece otomobillerin ilk ışıklarını yaktıkları anda gündüzle kavuştuklarını hatırladı. arkasına bakmadı. o ana dönersek; o an emindi.. izmaritin düştüğü yerde bir yangın alevlenirken, adımları ile sırtında dolaşırken ismini artık bildiği kadın kahverengi bir köpeğin yanından geçerken... . .. ... |