Duçarzaman hüzne ansızın yoğruldu ise artık yapacak tek şey sessizliktir.. susalım.. susalım ki.. duyulmasın bu figan anılmasın adım.. ... ... .. Ayakların şimdi hangi sevda yokuşunda hicrette... hangi gözlerde sürmelendin sevgili hangi şerbeti içtin de ayrı düştük neye yenildim de zulüm’lere uğrattın kabahatim neydi de kaderin çemberinde helak ettin ’karun’ gibi... herkese anlattım da bunları bir kendime anlatamadım... geçer dedim oyaladım da bir kendimi oyalayamadım... silik bir rengim şimdi ressamın paletinde... baştan sona virane ne kadar dolansam da hacer gibi aslı yitik bakışlarım küskün artık nasibime düşen kuytu bir köşeden sana bakmak uzaktan seyre duran vahşinin can atışı gibi... kanıma sızan eşgali dağınık bir şehir aşkın hidayetini ünlesin gıyabımda öldü, yenildi mücrime daraldı da karaya çaldı desin... ey yüreğime en derin sızıyı bırakan ne dersem, bedduası sırıtık... ne yazarsam, nūshası devrik anlatamadım... bilemedim... minnete geçmedi söylediklerim. incecik bir telim bugünlerde neye değsem kanatıyorum içime içime batıyorum aralıksız... öpülesi yaralarım pervasız... ateşe dūçār .. .. Belma. |
Şu zamanda..
Yaban hissi her cihanda. Anka kuşu kanatlarını bizler için actiysa beklemeli insan gözüyle kirlenmemiş vadilerin vaadini...
Düğünler yapılıyor artık halaysiz,
daha buruk yüzler.
Toprak daha verimli olacak sonra bedenin gubresiyle meyveler yediğimizde kendi etimizin tadı buruşuk dudakta.
Vuralım bakalım tamburun derisine kulak müzik beklemekte...
Çok harikaydı hüznü sizinle yaşıyor okuyan.